8 Kasım 2011 Salı

Tanrıların girdabındaki insan

Sermayenin küresel taaruzu; emeğin sömürülmesi, bilincin yabancılaştırılması üzerinde kuruludur. Üretim araçlarının azınlığın hakimiyetinde oluşu, milyonlarca işsizi bir o kadar trajik yanı ise çalışan kesimin büyük çoğunluğun sefalet/asgari ücretle yaşamaya itmesini beraberinde getiriyor. Yoksulluk sınırının, asgari ücretin 5 katı olan topraklarda emekçilere dayatılan köleleştirmenin nesnel kanıtlarındandır. Mavranın, muammanın,yabancılaşmanın, sermayenin kurumları/filozoflarınca gündem olunmaz çoğunluğun yaşamı ve mücadelesi. Dünya nüfüsunun yüzde ikisi sermaye birikiminin büyük çoğunluğuna sahiptir Soygun düzeni altında milyarlarca insan temel gereksinimlerini karşılayamacak halde ve her yıl önlenebilen nedenlerden dolayı ölenlerin sayısı milyonlarla ölçülür.Retoriğin yazılı ve görsel basınında yaratılan mitolojik/tanrılaştırılan “üst” insanlarından ve yeryüzüne etkilerinden dem vurulur. Tanrılar çağında, ezilenler çizilmiş senaryonun figuranları olması istenir.

7 Kasım 2011 Pazartesi

MARKSİZM VE TEORİ PRATİK İLİŞKİSİ (2)/ Bora Kara

"komünist için sorun, mevcut dünyayı devrimci bir biçimde değiştirmek,
bulmuş olduğu duruma hücum etmek ve onu pratik olarak değiştirmektir"
(Marx ve Engels, 1987: 49). A. İdeolojisi. Dünyayı yorumlamak, anlamak çabası ancak pratikle boş bir gevezelik olmaktan çıkar. Ama sözü edilen pratiğin devrimci pratik olduğunu unutmadan. Evet, “teori olmadan pratik olmaz” Pratik olmadan teori ise, içi boşaltılmış, ölü doğmalar yığını olmaktan öteye geçemez.”

4 Kasım 2011 Cuma

MARKSİZM VE TEORİ PRATİK İLİŞKİSİ/Bora Kara






"Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu
değiştirmektir."

Marks böyle der meşhur 11.Tez’de. Marks, Dünyayı yorumlamaya karşı değildir, onun karşı olduğu, değiştirmeyi amaçlamayan bir yorumlamadır. Bu yüzden Marksın vurgusu ve düşüncesinin özünü değiştirmek oluşturur.

2 Kasım 2011 Çarşamba

HAYAT SOLLAYIP GEÇMEDEN

Uzun yıllardan beri devam eden amorf bir “sol” görüntünün kitlelerde yarattığı bilinç bulanıklığı bir halk deyimiyle “it iziyle at izinin birbirine karıştığı” bir görüntüyü ortaya koydu. Bu genel manzaradaki olumsuz pratikler, devrimci sosyalistlerin hanesine sürekli olarak olumsuz karşılıklar olarak yansıdı. Bu, beraberinde, kitlelerin sosyalistlere olan güven ilişkilerini de zedeledi. Çünkü uzun yıllar “solun bütün renkleri” içinde kızıl renk diğer açık kırmızıların, turuncuların gölgesiyle flu bir görüntüye denk düştü. Emekçi kitlelerin bilinçlerin de yaratılan bu bulanıklık, sadece kitlelerin “geri” bilinç düzeyinde kalmayıp sosyalistlerde de uzun süren bir kafa karışıklığının nedeni oldu.