8 Mayıs 2012 Salı

İBRAHİM KAYPAKKAYA

İBRAHİM KAYPAKKAYA

1949 da Çorum, Alaca'nın Karakaya köyünde doğan İbrahim Kaypakkaya
Hasanoğlan öğretmen Okulunun ardından İstanbul da Çapa Yüksek Öğ-
retmen Okuluna başladı.Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Ede-
biyat öğrencisi olan Kaypakkaya bu dönemde TİP içerisinde yer aldı.
Çapa Fikir Kulübü'nün başkanı olan Kaypakkaya, 6. Filo'ya karşı
bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968'de okuldan atıldı.
FKF ve TİP içinde ortaya çıkan ayrışmada Milli Demokratik Devrim
(MDD) tezini savunan kesimde yer aldı. İşçi-Köylü gazetesinin İs-
tanbul'daki bürosunda çalışan Kaypakkaya, Aydınlık ve Türk Solu
dergilerine yazılar yazdı. Aydınlık içinde meydana gelen ayrışmada
Doğu Perinçek'in başını çektiği PDA kanadında yer aldı. 1972 yı-
lına kadar PDA (TİİKP) saflarında çalıştı ve DABK üyesi olarak
görev yaptı.24 nisan 1972de TKP/ML'yi kurdu.

4 Mayıs 2012 Cuma

SIRADANLIK KARŞITI DEVRİMCİ KONUŞMALAR/ZOZAN KARA

     Devrimci aklın ve yol göstericiliğin sınandığı anlar bitmeyecekse de sapmaların karşılığını en zor koşullarda en anlamlı çıkışlarla verebilme yeteneğindeki devrimciler cesaretlerini asla yitirmezler. Devrimcilik amaçladığı yaşam değişiklikleri ve kurulacak yeni bir toplumsal düzen içinde de bu zorlukla bilinçli mücadelesini devam ettirecektir.Ancak bu gün geçmiş değerlendirmelerinin geçmişi reddetmeye varması, devrimci örgütlere yapılan saldırılar,sosyalizmin yıkılan deneyimleri,AB emperyalizminin genişleme sürecinin yarattığı işbirlikleri ,genişlemiş tekellerin hemen sosyalizm deneyimlerinin ertesinde giriştikleri yeni işgal politikaları ,YDD,globalizm,küreselleşme adlarını kullanarak sınıfsal kimliklerinin yerine demokrasiyi ön plana taşımaları,altını sürekli ateleşleyerek bindikleri balonla" özgür" ülkelerin olananakları üstünde uçmaya başlamaları her şeyi ters yüz etmiş duruyor.

8 Nisan 2012 Pazar

12 EYLÜL DAVASINDA FAŞİZM'Mİ YARGILANIYOR/ BORA KARA







 "Bir faşist eskisini yargılamakla faşizmi yargılamış ya da ortadan kaldırmış olmazsınız. Kenan Evren yargılanacakmı yargılanmayacakmı? Yargılanırsa ne olacak yargılanmazsa ne olacak?...Bu ülkedeki siyasal rejimmi değişecek, yoksa burjuvazi "bak darbecileri de yargılıyorlar bir daha darbe filan yapmaya kalkmayalım" diyerek bundan sonra daha"demokrat" bir burjuvamı olacak?
Kenan evreni yargılamak!.. Kenan Evren burjuvazi için bulunmaz bursa kumaşı değildir. Egemenlerin,dünkü çıkarları için öne çıkardığı ama bu günkü çıkarları gerektiriyorsa kıçına tekmeyi vurmakta bir an bile düşünmeyeceği biridir. Hem bunu yaparken burjuvazi bir taşla bir kaç kuş vurmayı da bilir.Bunu öylesine "demokrat" nutuklarla yapar ki birileri burjuvazinin bu günkü çıkarlarının sözcüsü durumunda görünen akp için " bu adamlar demokrat galiba" diye düşünmeye başlarlar.Burjuvazi kenan evreni yargılayabilir bile.Eski ve modası geçmiş bir faşist yeni ihtiyaclara uygun faşizm için gözden çıkartılır. Kapitalizm bir sistemdir ve sistemin bütünsel çıkarları için kişilerin hiç önemi yoktur. Ama birileri faşizmden faşizmi yargılamalarını bekler. Yıllar önce özal'ın "anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" sözlerini anımsatırcasına "burjuva anayasasını delmekten" filan söz eder. Aslında yaptıkları tek şey ; (hani semboller filan deniyor ya) faşizmin sarkık bıyıklarını ve beyaz çoraplarını yeni kreasyona uygun bir biçimde değiştirilmesine yardımcı olmaktır."

7 Mart 2012 Çarşamba

EMEKÇİ KADINLAR VARLIK ,YOKLUK VE ÖRGÜTLENMELERİ ÜZERİNE


                                            




BÖLGE ÇALIŞMASI İÇİNDE EMEKÇİ HALK KADINININ YERİ/ZOZAN KARAEmekçi kadınlar ve devrimci kadınlar, demokratik haklar ve özgürlükler mücadeleleri tarihini ve devrimci kadın çalışmalarını 8 Mart nedeniyle daha çok gündemleştireceklerdir. Günümüz koşulları,demokrasi,devrimci,mücadele sözcükleri çok farklı anlamlarda yorumlanacak,buna uygun mücadele biçimleri önerilecektir. Ben de kendi adıma bu bloğun kadın yazarı olarak bakış açımı ortaya koymaya çalıştım.

Kapitalizm kendi üstündeki baskıyı etkisizleştirirken, kurmaya çalıştığı ve hemen tüm dünyaya dayattığı yeni dengeleri uluslar arası bir konsensüsün ürünüymüş gibi sunuyor. Sivil toplum kuruluşları ve iletişim araçlarıyla kendi dengelerini, ihtiyaçlarını, gerçekte dengesizlikleri yaşamın tüm alanına sinmesi sağladı. Kendi dinamikleriyle, üretim ilişkilerini ve üretim aletlerinin sahipliğini saklayabilmek için masalını ve düşlerini yarattı. Bunun için din, ahlak, zenginlik, aşk biçimlendirildi. Tüm biçimlendirmeler toplumsal insan ilişkilerinde kendi hukukunu ve bu hukukun devamlılığı sağlamak bir mücadele alanı olarak”demokrasi”yi ön plana taşıdı.12 Eylül sonrasında burjuva demokrasisinin bile çok büyük nimet olduğu demokrat, aydın ve sol çevrelerce yeniden keşfedildi. Hala bu demokrasi mücadelelerinin sınırlılığı içinde kafa karışıklığı ile bir şeyler yapılmaya çalışılıyor.

28 Şubat 2012 Salı

DEVRİMİN NESNEL KOŞULARI VE SUBJEKTİF DURUMUMUZ/ BORA KARA

Marksizmin ustalarına baktığımız zaman onların kendi teorilerini geliştirirken bu sürece polemiklerin büyük katkı sağladığını görürüz. Gerek marks ve engels gerekse Lenin büyük birer polemik ustasıydılar.Polemikler onlar için sadece karşı tarafın düşüncelerini çürütmeyle sınırlı kalmıyor kendi düşüncelerinide bir üst noktaya sıçratma, geliştirme işlevi görüyordu. Her tartışma konusu aynı zamanda başlı başına bir araştırma konusuydu. Ve her kapsamlı araştırma o zamana kadar var olan bilgilerin yeniden gözden geçirilip daha gelişkin olarak bir üst noktaya sıçramasıydı. Bu aynı zaman da sadece tartışmaların birincil kişlerini değil, dışındaki izleyicilerinde bir süre sonra tartışılan konuları kendi çaplarında araştımaya ve tartışmanın tarafları katılımcıları olmalarını sağlayan "kışkırtıcı" bir görev görüyordu.

Kendi adıma söyleyecek olursam kendi gelişimimde de 70'li yılların polemiklerinin büyük katkısını gördüm. Siyasi yapılar arasında yapılan yoğun tartışmalar sadece dergi sayfalarında kalmıyor sempatizanından kadrolarına kadar tüm devrimci kitleye yayılıyordu.70'li yıllar bir çok sorunun ciddi bir biçimde tartışıldığı bir dönemdi. Bu tartışmalarda dergilerin orta sayfalarında zehir zemberek bir dille yayınlanan polemik yazılarındaki dili belki bu gün biraz yadırgayabiliriz ama o yazılar bizi yoğun bir biçimde tartışmaların içine çekiyordu. Güne hakim olan anlayış marksizmi aşma değil marksizmi kavrama idi.Onun için kafana göre konuşamıyor, " ben söyledim oldu" diyemiyordun. Adamın kafasına ML klasikleri vuruveriyorlardı.