23 Aralık 2017 Cumartesi

III. ÜÇ ZÜRİHLİNİN MANİFESTOSU/Marks ve Engels Seçme Yazışmalar



... Bu arada Höchberg’in Jahrbuch’u elimize ulaştı; içinde, Höchberg’in bana söylediğine göre Zürih komisyonunun üç üyesi tarafından yazılan, “Rückblicke auf die sozialistische Bewegung in Deutschland [“Geriye Doğru Bir Bakışla Almanya’daki Sosyalist Hareket”]*1 başlıklı bir makale vardı. Burada, hareketin günümüze kadar gelen döneminin otantik bir eleştirisini ve dolayısıyla, yeni organın, onların eline kaldığı sürece izleyeceği otantik programı buluyoruz.
      Daha en başta şunu okuyoruz:
      “Lassalle’ın ağırlıklı olarak siyasal diye düşündüğü, içine yalnızca işçileri değil, ama tüm dürüst demokratları çağırdığı, başında bilimin bağımsız temsilcilerinin ve gerçek bir insanlık aşkıyla dolu tüm insanların yürüyeceği hareket, Johann Baptist von Schweitzer’in başkanlığı altında sanayi işçilerinin kendi çıkarları için yürüttükleri tek yanlı bir savaşıma indirgendi.”
      Bu tarihsel olarak doğru mu, doğruysa ne ölçüde doğru, buna değinmeyeceğim. Burada Schweitzer’e yöneltilen özel suçlama şu ki, o, burada, burjuva demokratik-insansever hareket olarak görülen lasalcılığı, sanayi işçilerinin burjuvaziye karşı sınıf savaşımının karakteristik özelliklerini abartarak kendi çıkarlarını savunan tek yanlı bir savaşıma indirgemiş. “Burjuva demokrasisini reddetmek”le de ayrıca suçlanıyor. Sosyal-demokrat partinin içinde burjuva demokrasisinin ne işi var? “Dürüst insanlar”dan oluşuyorsa [harekete] katılmayı zaten düşünmez; gene de katılmak isterse, bu yalnızca  sorun çıkarmak içindir.
      Lasalcı parti “bir işçi partisi olarak özellikle tek-yanlı, davranmayı yeğlemiştir”. Bunu yazan bayların kendileri, işçi partisi olarak özellikle tek-yanlı davranmayı seçmiş olan bir partinin üyesidirler; o partide halen yüksek makamlarda oturmaktadırlar. Yazdıklarıyla yaptıkları kesinkes birbirine uymuyor. Yazdıklarına inanıyorlarsa partiden ayrılmalı ya da en azından görevlerinden istifa etmelidirler. Böyle yapmazlarsa, resmi konumlarını, partinin proleter karakteriyle savaşmak için kullanmak istediklerini kabul etmiş olurlar. Sonuç olarak, parti, onları görevleri başında bırakırsa kendine ihanet etmiş olur. 

8 Mart 2017 Çarşamba

8 Mart

Kavramlar, olaylar, kurumlar onu yaratan tarihselliğiyle var olurlar. Devleti irdelediğimizde; maddi üretim ilişkilerinin gelişiminin bir seviyeye geldiğini diğer bir değişle, iş bölümünün, kafa-kol emeği ayrışması, artı-ürüne el koyan bir azınlığın artı-ürünü korumak ve çıkarlarını geliştirmesiyle tarihte devletli toplumlar yerini alır.

Kadın sorununda da, ataerkil ilişkilerin yerleştiği/güçlendiği somut nedenlere değinmeyi gerektiriyor.Erkeğin avlanması, kadının ise balıkçılık ve bitki toplama toprakla yakın ilişkisi, tarihsel süreçte kadınların toplumsal emeğe önemli katkısı olmaktaydı. Yerleşik hayata geçiş; yapımı, kullanımı ve bakımı için ciddi fiziki çaba gerektiren gelişen üretim araçlarının ( yelken, sabanın, araç ve gereçlerinin) erkeğin egemenliği altında üretime katılmaları, erkeğin toplumsal konumunu ve ataerkil ilişkileri güçlendirdi. Kadının toplumsal dışlanışının temeli; toplumsal üretime olan katkısının  çeşitli mülkiyet biçimlerinde gün geçtikçe azalmasıdır. Lenin’in deyişiyle kapitalizmde kadın ‘ev kölesi’dir, yatak odasına çocuk odasına, mutfağa hapsedilmiştir.

Bugün 8 Mart, 1857 yılında ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi, burjuvazinin dayattığı ekonomik ve sosyal şartlara karşı grev başlattı. Polis