28 Ekim 2013 Pazartesi

Haziran Direnişi Ve Ön Perspektifler

Haziran direnişi olarak nitelendirdiğimiz toplumsal hareket üzerine birçok değerlendirme yapıldı ve daha da yapılacak. Uzun zamandır ileri düzeyde bir toplumsal pratiğin açlığını çeken ve yüzden de üretkenliği sınırlanan ve gerileyen teori somutun/pratiğin zengin uyaranlarıyla canlanıp kendini yeniden üretme şansını da yakaladı. Genel bir doğrudur; sınıf mücadelesi pratiğinin gerilediği dönemler devrimci teoride de bir gerilemeye denk düşer. Teoride bir tür donma ve kendini tekrarlama hali başlar. Yükselen mücadele pratiği somutun zenginliği içinde bilinçleri de uyarır ve zenginleştirir. Aynı zamanda o zamana kadar üretilmiş olanın gelişen pratiğin sınırlarıyla orantılı olarak sınanmasını sağlar. Yanlışlar, doğrular mücadelenin pratik turnusolu içinde ayırt edilmeye başlanır.

Haziran direnişi kendi sınırlarıyla orantılı olarak böyle bir olanak sundu. Şimdi sorun bu pratiği algılayan bilinçlerin algıdan kavrama, somuttan soyuta, pratikten teoriye geçerken yöntemlerinin ve perspektiflerinin ne olacağı. Çünkü farklı yöntemler ve perspektifler farklı sonuçlara çıkar. Bizler açısından yöntem sorunun yanıtı net gibidir. Yöntemimiz; diyalektik materyalizm, perspektifimiz; sınıfsaldır. Ama durum ne yazık ki bu kadar basit değildir. En büyük sorunumuz yukarıdaki “net yanıtta” ortaklaşıyor olsak da pratiği kendi öznel teorimizi haklı çıkartacak,doğrulayacak biçimde bir kanıt olarak kullanmak alışkanlığıdır. Dolayısıyla, pratiği kitabımıza uydurmak gibi bir zaafımız ortak tarihimizde küçümsenmeyecek kadar yaygındır. Umarız objektif davranmayı becerebilenlerimiz daha fazla olur.   Aksi takdirde hayat bir kere daha bizi sollayıp geçer…

20 Ekim 2013 Pazar

HAZİRAN DİRENİŞİ ÜZERİNE/ Bora Kara

“Gezi direnişi” “gezi ayaklanması” “Haziran direnişi” vb. diye adlandırılan halk hareketi sürecinin başlamasından bu yana geçen süre neredeyse 5 ay olacak. Biz yazımız da yukarıdaki tanımlardan Haziran Direnişi tanımını kullanmayı tercih edeceğiz. 
Süreç, başlangıcından bu yana değişik aşamalardan geçti. İlerlemeler, geri çekilmeler, güç biriktirme, tıkanmalar ve tıkanıklıkların yeni araç ve yöntemlere eşlik eden örgütlenme modelleriyle aşılmaya çalışılması… Bu gün gelinen aşamayı göreceli bir durgunluk ve aşılması gereken sorunların kendini ortaya koyduğu bir dönem olarak niteleyebiliriz. Hareketin ateşi sönümlenmiş gibi görünse de bir köz olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bundan sonra atılacak doğru adımlar bu közün daha düzenli, programlı ve “bilinçli” bir halk ateşi olarak yeniden canlanmasını sağlayabilir. Yanlış adımlar ise, közün küllenmesine, daha da kötüsü sistemin kendini yeniden yenilemesini sağlayacak liberal ve reformist  bir inisiyatifin elinde, egemenleri ısıtan bir şömine ateşine dönüştürebilir.