8 Mayıs 2012 Salı

İBRAHİM KAYPAKKAYA

İBRAHİM KAYPAKKAYA

1949 da Çorum, Alaca'nın Karakaya köyünde doğan İbrahim Kaypakkaya
Hasanoğlan öğretmen Okulunun ardından İstanbul da Çapa Yüksek Öğ-
retmen Okuluna başladı.Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Ede-
biyat öğrencisi olan Kaypakkaya bu dönemde TİP içerisinde yer aldı.
Çapa Fikir Kulübü'nün başkanı olan Kaypakkaya, 6. Filo'ya karşı
bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968'de okuldan atıldı.
FKF ve TİP içinde ortaya çıkan ayrışmada Milli Demokratik Devrim
(MDD) tezini savunan kesimde yer aldı. İşçi-Köylü gazetesinin İs-
tanbul'daki bürosunda çalışan Kaypakkaya, Aydınlık ve Türk Solu
dergilerine yazılar yazdı. Aydınlık içinde meydana gelen ayrışmada
Doğu Perinçek'in başını çektiği PDA kanadında yer aldı. 1972 yı-
lına kadar PDA (TİİKP) saflarında çalıştı ve DABK üyesi olarak
görev yaptı.24 nisan 1972de TKP/ML'yi kurdu.


Yakalanışına dair anlatımlardan:
"23 Ocak akşamı Ali Haydar ve bir yoldaşı ekmek ve yiyecek almak
için çalışmalarını sürdürmek için üslendikleri Vartinik'teki köm-
den ayrıldılar, akşama geri döneceklerdi. Ama yollar alabildiğine
karlı olduğundan dönüşleri gecikti. Ancak sabaha doğru köme vara-
bildiler. Az uzakta parolayı çaldılar, fakat karşılık gelmedi,
parolayı tekrarladılar yine karşılık gelmedi, çevreyi süzmeye ko-
yuldular ve uzaktan jandarmaların kömü sardıklarını gördüler, köm
kuşatılıyordu.
Vakit, 1973 yılı Ocak ayının 24. sabahıydı. Ali Haydar ve yanında
ki yoldaş, yoldaşlarını uyarmak için köme fırladılar, kuşatma ya
rımay şeklindeydi. Ali Haydar kömü en son terketti, ne yazık ki
çemberi aşamadı, orada vuruldu kaldı! İbrahim KAYPAKKAYA, ateşten
 sıyrılıp çekilmeye çalışıyordu fakat O' da vurulmaktan kurtulama
dı, boynunun her yanı saçma dolmuştu, hemen cebindeki adresleri
çıkartıp yoketti. Bu sırada diğer üç kadro kuşatmanın boş tarafın
dan çekilmeyi  başarmışlardı. Jandarmalar İbrahim ve Ali Haydar'ı
 bırakıp çekilenlerin  peşine düştüler.
İbrahim KAYPAKKAYA, belli bir süre sonra kendine geldi, kafası
saçma yaralarından kan içindeydi, biraz ilerde yerde yatan Ali Hay-
dar'ı gördü, can yoldaşını kaybetmenin hüznü ile içi burkuldu ve
bir intikam yemini içip sendeleyerek oradan uzaklaşmaya çalıştı.
Bir mağara buldu ve iki gün burada kaldı. Köylerde terör estirili
yordu. İbrahim KAYPAKKAYA, bu süre içinde değişik köylere uğradı,
 bazılarından yardım alamadan geri döndü, bazılarında sıcak ilgi
ve yardım ile karşılaştı. Vurulduğunun beşinci günü uğradığı köyün
 öğretmeni azılı bir gericiydi, İbrahim KAYPAKKAYA'yı ihbar etti,
 ev kuşatıldı ve İbrahim KAYPAKKAYA tutuklandı."
İbrahim Kaypakkaya işkence altında ki direnişi ile efsaneleşti,
parça parça kesilmesine rağmen, günlerce süren işkencelere rağmen
gık demedi.İşkence altında yanına getirilen kimseyi tanıdığını ka-
bul etmedi ve şöyle dedi " Ben bir komünistim fikirlerimi her za-
man ve her yerde söylerim ancak örgütsel ilişkiler ve sırları asla
anlatmam."
18 mayıs 1973 de ondan korkuya kapılan işkencecilerce kurşunlanarak
katledildi.

Kaypakkaya nın düşüncelerine kısaca değini:
Kaypakkaya nın Türkiye devrimci hareketindeki yeri ve önemi için
bir kaç nokta üzerinde durulması zorunludur.

1.Kemalizm den kopuş
Kemalizmin emperyalizmle doğumundan başlayan göbek bağı üzerine or
taya koyduğu tesbitler ile "kurtuluş" savaşı üzerine
yaptığı değerlendirmeler çok önemlidir. Bu nedenle bir kaç keli
meyle de olsa değineceğiz.
"Kemalist Devrime Önderlik Eden Sınıflar, Türk Büyük Burjuvazisi
ve Toprak Ağaları Sınıflarıdır"
"Kemalist devrim, Jön Türk devriminin benzeri ve izleyicisidir.
Şnurov, bunu da şöyle anlatıyor:
“Esasen fakir olan ülkeyi insafsızca soyan büyük toprak sahipleri
 ile din adamlarının ve en başta sultanlarının hakimiyeti netice
sinde Türkiye tamamen Avrupa sermayesinin eline düşerek, Avrupa
kapitalizminin kölesi olmuştu. 1908 senesinde sultanın hakimiyeti,
 Türkiye tarihinde ilk defa olmak üzere Türk ticaret burjuvazisi,
 subaylar ve asilzadelerin [eşrafın] birleşmiş gücü ile kökünden
sarsılmıştır. Bu burjuva devrimi, Jön Türk devrimi olarak tanın
maktadır ve bunu, başlangıçta halk yığınları da desteklemiştir”
 (...).
“[Jön Türk devriminden sonra da] Türkiye yarı-sömürge karakterini
 muhafaza ediyordu. Yani kapitalist ülkelerin, hammadde alıp, sana
yi mamullerini sattıkları bir pazar durumundaydı. Politik bakımdan
 Türkiye bağımsız sayılıyordu. Fakat Türkiye, emperyalist ülkele
rin elinde oyuncaktı. Bu yüzden Türkiye, ekonomik yönden aşırı de
recede bağımlı bulunduğu Almanya tarafından Birinci Dünya Savaşı’na
itildi ve Almanya uğruna savaştı. Almanya savaşı kaybedince, Türki
ye tam anlamıyla yağma edildi. Ülkenin bütünlüğünü korumak için ik
inci bir devrime ihtiyaç hasıl oldu.

“... Devrimin başına Türk ticaret burjuvazisi geçti. Türkiye tarım
 memleketi olduğu için, tüccarların başlıca alışverişi tarım ürün
leri üzerine idi. Böylece ticaret burjuvazisi, ağalar ve büyük top
rak sahipleri ile sıkı bağlar kurdu. Her Türk köyünde ağa ve top
rak sahibi, aynı zamanda tefeci ve köylü ürünlerinin belli başlı
alıcısı ve satıcısı idi. Bu ağaların bazen un değirmeni, yağ veya
kuru meyve işleyen küçük imalathaneleri ve diğer ufak tefek teşeb
büsleri oluyordu. Ağalar aynı zamanda tarım ürünlerini toptan sa
tın alan büyük ticaret firmalarının acenteleri durumundaydılar.
“Bu koşullar altında, Türkiye, Avrupa kapitalistlerine yenilmiş
olsaydı, yabancılar en kısa zaman içinde bütün ticareti ve sana
yii ele geçireceklerdi. Türk burjuvazisi bir ölüm kalım sorunu ile
 karşı karşıya idi. Kapitalistlerin işgali altındaki liman şehir
leri olmazsa, devlet kendilerini desteklemezse, yabancılara veri
len imtiyazlar devam edip Türkiye her bakımdan yabancı kapitale
bağlı kalırsa, yurdun öz ticareti ve sanayii er geç ölecekti. Tüc
carı, sanayiciyi, tarım ürünlerini yabancı ülkelere satan ağa ve
büyük toprak sahiplerini devrimci kılan işte bu tehlike idi. Köylü
, işçi ve küçük esnafın kapitalistler ve toprak ağalarına karşı
duyduğu hoşnutsuzluk, ustalıkla yabancı kapitalistlerle mücadeleye
 dönüştürüldü. Bunun için devrim, bütün yurda yayılarak milli bir
karakter aldı”. ".
Kaypakkaya milli olma noktasinda Şunurov a muhalefet eder.:
" Yukarıdaki “milli burjuva” kavramı üzerinde kısaca durmak gereki
yor. Lenin, Stalin ve Şnurov yoldaşlar, Kemalist devrimden bahse
derken “milli burjuva” kavramını, Türk olan burjuva anlamında kul
lanmaktadırlar. Milli burjuva-komprador burjuva ayrımı, onlarda
henüz yoktur. Bu kavramı daha sonra, yeni anlamıyla Mao Zedung yol
daşta görmekteyiz. Lenin, Stalin ve Şnurov yoldaşlar, Kemalist dev
rime, “milli burjuva devrimi” derken, kastettikleri“komprodar olma
yan burjuvazinin devrimi” değildir; kastettikleri “Türk olan burju
vazinin devrimi”dir."
" Kemalistler, Daha Kurtuluş Savaşı Yıllarındayken Emperyalistler
le İşbirliğine Girişiyorlar:
Emperyalistler ufak tefek tavizler vermeye başlayınca, Kemalistler
gene, hemen Fransa, İngiltere ve diğer memleketler burjuvazisiyle
anlaşmalar imza etmekte gecikmediler.
“... Kemalistlerin korkusu şu idi: Savaş devam ederse, emekçi kit
leleri yabancı sömürücülere karşı mücadele ile yetinmeyip, kendi
yurttaşı olan sömürücülere karşı da savaşa girişebilirlerdi”. "
"Kurtuluş Savaşıyla Sömürgeleştirilmiş Topraklar
Kurtarıldı. Sultanlık Kaldırıldı, Fakat Yarı-Sömürge
Ve Yarı-Feodal Yapı Olduğu Gibi Kaldı"
Özcesi; Kaypakkaya ya göre,yarı sömürge Osmanlı 1. Dünya Savaşı
sonunda sömürgeleşti, geniş halk yığınlarının işgale tepkisini ar
kasına alan ittihat geleneği kendiliğinden gelişen savaşın önderli
ğine otururken ne İngiliz, ne Fransız nede İtalyan işgalcileriyle
tek savaş yapmadı.Hemen emperyalistlerle anlaşarak yarı sömürge
yapının sürmesi karşılığında uzlaşmaya vardı.

2.Kaypakkaya nın bir başka ayırt edici özelliği de Kürt
sorunundaki net tavrıdır.
Açıkca ulusların kendi kaderini tayin hakkını işaret etmekten çe
kinmemiştir.Yazıyı çok fazla uzatmamak için bu konuda aktarımlar
yapmadan geçiyorum. İsteyenler seçme yazılardan bakabilirler.

3.Kaypakaya ve Halk Savaşı.
Bir grup öncünün değil halkın örgütlü gücünün ordulaşarak iktidara
yürümesini savunan Kaypakkaya Kızıl Siyasi İktidarlar kurarak ik-
tidarın parça parça alınacağını savunmuştur.
Silahli mücadele konusunda hiç bir tartışmaya ve ötelemeye taviz
vermeyen bir tavır içerisinde olmuştur.Parti ve ordu örgütlenmesini
hemen oluşturmuştur.

4.Uluslararası komünist hareket içerisinde yaşanan ayrışmada ikir-
cikli davranmamıştır.
Kaypakkaya Kruşçev revizyonizmine karşı tavır takınmakta tereddüt
etmemiştir.Marks,Engels,Lenin,Stalin,Mao şeklinde 5 ustayı kabul
ederek, 1956 sonrası Sovyetlerde geriye dönüşü işaret eder.

5.Partinin adında komünist ibaresi olması konusunda ısrar eder.
Komünist kelimesinin kötülendiği bir dönemde, bu isimden korkan
devrimcilere de karşı çıkarak parti ismi tartışılırken kararlı
davranır.

6.Ser verip sır vermeyen tavrıyla işkence de kendinden sonrakilere
bir gelenek yaratır.

7.Kaleme aldığı "Program Taslağı" halen bir kaç yapılanmanın parti
programı olarak yaşamaktadır.

8.Kaypakkaya nın ayrıntılı olarak ele aldığı: Türkiye de sınıfların
tahlili, Kemalizm, Ulusal Sorun, Parti-Ordu anlmayışı,uluslararası
durum,Halk savaşı vb leri kendinden sonrakilere hazır bir reçete
bırakmıştır.

9.Kaypakkaya sistemin romantikleştirip, sindiremediği bir devrimci
önderdir.Onun Kemalizm ve ulusal sorun noktalarındaki kararlılığı,
komünist duruşu korkulara sebep olmuştur.

Kaypakkaya nın ardından bir kaç sözcük:
Komünist önder kaypakkaya,komünist parti kurup, onun teorik ve
pratik liderliğini yaptığında daha gencecik bir insandı.Tıpkı
Denizler ve Mahirler gibi genç yaşında hayata veda etti.Yaşasa
lardı teorik olarak belki de daha farklı şeyler ortaya koyacak,
kendilerini daha geliştireceklerdi. Ama her üçü de erken vedaları
nın ardından hep öldükleri yaşta kaldıkları gibi onların kurduğu
devrimci hareketlerde hep o yaşlarda kaldılar.Kendilerinde çok az
değişiklikler yapabildiler.Oportünizme düşmemek, savrulmamak adına
doğmatizme sarıldılar.Bazıları ise tam tersine onların adlarının
arkasına sığınıp yenilenmekten de bahsederek legalizme ve refor-
mizme kadar savruldular.

Kaypakkaya nın Mao Zedung dan etkilenmiş olması elbette devrim
stratejisine yansıdı. O kararlı kişiliğinin etkisiyle her teorik
konuda kesin ve katı ilkeler benimsedi.Belki de katledilmeseydi
bugün programlaşan 71 Proram Taslağında çok farklı değişiklikler
olacaktı.Bunu şu anda net söylemek mümkün olmasa da devrimci ön
derlerimizin erken ölümünün, devrimci yapıların çocuksu kalmasına
yol açtığını düşünmekteyim.Çünkü önderlerin ardından yeni şeyler
söylemek kolay olmuyor.

Komünist bir önder 24 yaşına kadar neler görmüş neler okuyup ince-
lemiş olursa olsun geride okuması gereken; onlarca yazı, görmesi
gereken onlarca olay, yaşaması gereken deneyimler vardı.Daha yo-
lun başında idiler.Kendilerini de türkiye devrimini de geliştirip
ilerleteceklerdi.

Kaypakkaya da kuşağının diğer devrimci önderleri gibi süreci sub-
jektif değerlendirerek silahlı mücadele konusunda acele etmiştir.
Bu da yenilgiyi getiren sebeplerden olmuştur.Ciddi bir hazırlık
olmadığından ve alt yapısı yetersiz olduğundan başlayan hareket ke-
sintiye uğratılabilmiştir.

70 lerin devrimci önderlerinin ardından aynı nitelikte liderler çı-
karılamadı. Bu durum o önderlerin aşılamamasına yol açtı. Ya kes-
kin bir tutuculuk ya da keskin dönüşler gördük.türkiye devrimci
hareketi o önderlere varoluşunu borçludur. Bunun karşılığında müca-
delenin yükseltilmesi, derinleşilmesi gerekirken ne yazıkki geri
ye düşüldü.

Komünist önder Kaypakkaya ehlileştirilemeyen savaşçı duruşu ve
oluşturduğu teorik alt yapı ile yolumuzu aydınlatmaya devam etmek-
tedir. Yeter ki biz gereğini yapmasını bilelim, bilince çıkartabilelim.









2 yorum:

  1. "Sen kasketlim
    Tunceli dağlarına kazıdılar ismini
    İşkence masalarının en korktuğu adam KAYPAKKAYA 'm
    Ezbere biliyor herkes seni
    Düştüğün zaman işkence tezgahlarına Sır vermemek için düşmana
    Hiç umursamadığın kopmuş parmakların Hiç çıkmadı aklımızdan
    Canını veren sır vermeyen yoldaşım KAYPAKKAYA 'm"

    Dursun Akçam

    YanıtlaSil
  2. "Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızı ve örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız. Kişisel sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Birgün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım” dedi.
    Başka bir diyeceği olmadığını söyledi ve birlikte tutulan işbu ifade zaptı, okunup imzalandı (21 Nisan 1973, Dava dosyası, Klasör No 3, Dosya No 1, Sıra No.4) İBRAHİM KAYPAKKAYA

    YanıtlaSil