9 Mayıs 2012 Çarşamba

GEÇMİŞ 1 MAYIS DEĞERLENDİRMESİ/ZOZAN KARA


  Bu yazı geç kalmış  görünebilir. Aslında öyledir. Özellikle bu blokta 1 Mayıs yazısının yazılamadığı için üzüldüğüm koşullarda daha da öyledir. Oysa ben çok katılımlı,  çoşkulu ve herkesimin  üstünde çokça konuştuğu anlardan,durumlardan biraz uzaklaşarak soğutarak değerlendirmenin daha sağlıklı olabileceğini düşünenlerdenim. Özellikle bu mayısta resmi tatil olmasının,emekten yana görünen tüm yapıların ayrı bir incelikle örmesine,hazırlanmasına neden olacağını ön görmek zor değildi. Kalabalık olmak her zaman olumlu değerlendirilecek bir olgu değildir. O kalabalığın içeriği,neyi ön plana taşıdığı,sonrasında ne olacağı gibi sorular çok daha önem taşır. Anlar çok önemli olabileceği gibi o anda yapılan hatalar yada doğru tutumlar geleceği belirleyebilir. Antikapitalist Müslüman gençlerin katılacağını öğrendiğimizden bu yana  bu katılım adeta 1 Mayıs’ın önüne geçirilerek burjuva medyada ,liberaller arasında ve basınında, “sol”içinde yasalcılarda öve öve bitirilemediğini de görmeye başladık. Oysa bu mayısın gündemi bu konuyu es geçebilecek binlerce önemli sorunla doluydu.1Mayısı toplum olarak bir anda tüm sorun olan başlıkları, etkileme yeteneğimizi bir yana bırakarak Müslümanlık üzerinden tartışmaya başladık ve Müslümanlığın sosyalizm ile ne denli örtüştüğünü anlarken bulduk. 1 mayıs bir anda bir ana dönüştü ve bu anda doğru tutum almak önemliydi.
 Ben bu gurubun o alana sokulmaması gerektiği,illa girerlerse protesto edilmesini veya girilmesi için büyük çaba gösterilen taksimden çıkılarak bütün İstanbulun mayıs alanına dönüştürülmesini savunuyorum. Marksistlerin bu ülkede toplumla bağ kurarken din ilişkisini yeterince dikkate almadığını ve eksik bıraktığını savunan akım ve grupların değerlendirmelerini islamın eşitlikçi ve özgürlükçü yanlarından savunularak eklemlendirileceğini düşünenleri de siddetle elştiriyorum. Bu yorum maksizmi bilmemek,geçmiş devrimci mücadeledeki tutumu tanımamaktır. Dinler dünya tarihi boyunca değişik şekillerde siyasallaşmıştır. Bu siyasallaşmada da temel rölü egemenler belirlemiştir.çünki her din belli bir toplumsal yaşam terciğini içermektedir. Bu tercih var olan egemen gücün elinde bir afyona tehlikesiz bir uyutma aracına dönüşmüştür. Öyle bir araç ki devrimcilere ve Marksistlere şu anda toplumu harekete geçirmeye çalıştıkları 4 lü artılarla formüle edilen eğitim sorunun da Müslüman gençlere ne düşündüklerini sordurmamıştır. Bizler Marksist olanlar her zaman tolumun değerlerinin, inanışlarının yanında olduk. Fakat hiçbir zaman biz bu değerleri öne taşımadık.İç ilişkilerimizde ve yoldaşlarımız arasında yapıştırıcımız dini değerler değil sosyalizm olmuştur. Halkın inançlarına saygılı olmak ile o inanışları öne taşımak ve önemli değerler olarak görmek ayrı şeylerdir. Bizler devrimci hareketi örgütlerken imamları dahi örgütleyen harekete karşı değiliz,70 lerden itibaren bunu yaptık. O dönemde de devrimcilere dinsiz yaftası yapıştırılmaktaydı. O dönemdeki çalışmalarımız özellikle dar alanlarda köylerde ve mahallelerde bu bakışın olumsuz etkilerini kırmaya ve örgütlenmeye olanaklı zemini oluşturmaya yönelikti.Bunu yaparkende camilerde beş vakit namaz kılmıyorduk,tüm çalışmalarımız emek sermeye,ezen ezilen,yoksul zengin çelişkisi üstünden ve sosyalizme hedefini ıskalamadan yapılmıştı.Hiç bir zaman ataizm propagandasıda yapılmadı. Bizler Marksın halkın afyonu dindir,halkın hayali mutluluğu olarak dinin ortadan kaldırılması,onun gerçek mutluluğunun talebidir sözlerini tam anlamı ile pratikte okuduk. Bu gün sosyalizm hareketinin güçsüzlüğü,eklemlenme geleneği, islamın bir yaşam biçimine,toplumun emperyalizme yedeklemekte önemli bir araca dönüştüğünü görmemizi engelliyor.Din tehlikelidir,Amerika talibanı yaratmış,sonrada silahı kendisine dönüvermiştir. Bu gün bizim amacımız dini değerlerin üzerinden sosyalizme yürümek olamaz,sosyalizmin değerleri üzerinden halkların dini değerlerine saygılı davranarak onları da emek sermaye çelişkisinin içinde örgütlemek asıl amacımızdır. Yoksa liberallerin,yasal solcuların,devrimci görünen popülizmin sevincini kursağında bırakamayız. Sosyalistlere gündemi belirlemek,kendi değerlerini öne çıkararak yoldaşlaşmak yakışır,yoksa bak onlarda mayısa katıldılar diyerek dinin bu alanda da gündemleşmesine,gerçek sorunların ve anlamların üzerini örtmesine izin vermek değil. Bu mayısı emek sermaye çelişkisinin görünen yüzü ve sorunlarımız belirlemeliydi,Müslüman gençliğin 1 mayısa katılması değil.

     İşçiler ve emekçiler ölüyor. Fabrkanın içinde canlı canlı yanıyor,inşaat cadırlarında uykuda yangına yakalanıyor,derenin içinde boğulup donuyor,köprüden araçlarla geçmesini bile beceremiyorlar. Ecelleri geliyor,taksiratları bu,bunlar onların işinde olası nedenler ve en önemliside ölmeden,sorun çıkarmadan çalışmayı beceremiyor işçiler. Son günlede de bir sıklaştıki ölümleri yazmadan atlatılamıyor,toplu olarak ölüyor ve konu olmayı beceriyorlar. Tek tek ,bir iki ölmek varken değilmi ki canım!
  İşçiler ve emekçiler ölüyor. Ellerinize bir kap su alıp fırlatamıyorsunuz yangınlarına,dereye bir ip atamıyorsunuz boğuluyoruz diyene,patlayan boya fabrikalarına,eskiyen demir aşınmalarına bakım yapamıyorsunuz,canlarınızı ölümün elinden alamıyorsunuz,izliyorsunuz. Beyaz cam soğukluğundan nefret ediyorsunuz. Felluciyide orada ölen kadın ve erkekleride böyle izlemiştiniz,evet böyle alışmıştınız sadece izlemeye. Hem ne olacak ki tek kişi ne yapabilir ki  değil mi?
   1 mayıs geçti,en güzel günlerin habercisi kavga ve dayanışma anılmadan ve öznesi olmadan. En kalabalık 1 mayıslardan biri yaşandı içinde işçi olmadan. Onlar sorunlulardı,sorunlarını da doğru dürüst yansıtmayı beceremiyorlardı ve onların büyük kısmı resmi tatil olan 1 mayıs gününü işlerinde çalışarak geçiriyordu. Düzenli işleri olmayan,taşoronda çalışan ,merdiven altı atölyelerde üretime katılan örgütlenme yoksunu işçilerdi. Tek bir gün anımsanmanın,nedeni iken sonucu olamamanın umrunda olmadığı işçiler çalışıyordu. Bizler tartıştık, işçiler dışında her kesin bulunduğu mayısı,işçi sorunları dışında her sorunun dile getirildiği bir mayısları,şirazesinden çıktı dedik,çok kalabalık ve çoşkuluydu ama dedik,diyeceğimiz çok şeyi söyleyecektikte gözlerimiz işçilere takıldı.
   Proletarya eşittir işçidir beyler hanımlar. Proletaryaya bilinç dışarıdan taşınır arkadaşlar,kendi kendine bir sınıfken kendisi için sınıf olabilmesi buna bağlıdır.Öyle bir sınıfki kendi ile birlikte tüm halkın sorunlarını tanıyan,kendi içinde kapanıp kalmayan,kendi ideolojisi marksizmle  burjuvazinin düzenini zorla yıkacak olan . İşçiler içinde yaşam koşullarının dayattığı kendi kültürünü taşır. Yaşama dayalı bir kültürdür,bu. İşi ile evi arasında bir soluk alma anında kafayı çeker bu işçiler,ağız dolusu küfrederler kızdılar mı,öyle göz ucu ile süzmeleri bilmezler baktılarmı dik dik bakılacak yere bakarlar, basit giyinirler ,kötü kötü kokarlar çoğunlukla,ter ve dert ortakları sigara ya. Gülünç görünürler bu işçiler bütün perişanlıklarına uzamış sakallarına rahmen ,çöpü süpürdükleri süpürgeye dayanıp elerini ceplerine sokup son model cep telofonlarını çıkarırlar cakalı cakalı konuşurlar. Ona göre alınteridir,bu kadarçıkta onun hakkıdır,sizin için senin neyine gerektir. İşçi olmakla işçi sınıfına aitsinizdir ama ideoloji farklıysa işçi sınıfı aktifleşemez,kısılıp güdükleşir. Bütün yaşamları bu kıskacı aşmak için düş kurar.Onlar için gerçektende düştür sürekli düşüp işçi sınıfına ait olmakla yüzleşirler. Burjuvaziyi sırtında taşıyan,kendi de burjuvaca yaşam düşleri kuran asalaklaşmış işçi sınıfıdır. Kapitalizmin çürümesi,burjuvazinin güçlenmesine  yol açarken işçileride ideolojik protipleri haline getirerek kötü birer kopyası yapar,ideolojik anlamda asalaklaştırır. Gücünü,teorisini fark etmesinden, sınıf karekterlerini anlamasından, çelişkiyi görmesinden korkar.
    Proletarya eşittir çelişkidir beyler hanımlar.Yaşam çelişkisini çözecek baş çelişkidir. Evet bunlar getirecek size özgür ve eşit güzel günleri. Hayatında özgür ve eşit olamamışlardan öğreneceğiz yeni toplumsal yaşamımızı. Eşit ve özgür olmayan,mülksüzleştirilenler mülksüzleştirecekler baş kaldırıp direnecekler.Bu işçiler beyler,hanımlar burjuva devleti zorla yıkacak ve proleter devrimlerimde bu devletten geriye ne kalmışsa sönümlendirecek bir anlayışı üretecektir. İşçiler üretim araçlarının bilinçli parçasıdır beyler. Bakmayın bu mayıs  fazla mesayi parası için çalıştıklarına,bakmayın ev kiralarını denkleştirmek için uğraşmalarına,tüm Marks ve Engels öğretilerinin temelidir bunlar, bu zora dayanan devrim düşününü —ve bu düşün ta kendisini— sistemli biçimde hayata geçirecek yığınlardır.  Aşının tutacağı sınıftır . Bugün ağır basan anarşist ve troçkist   eğilimlerin marksist öğretiye ihaneti, kendini, apaçık bir biçimde işçi sınıfına ihanetle göstermesinin nedenidir.  Sosyalizmi belirsizliğe ertelemeleri,beklemeyi önermeleri yada hemen tam demokrasi devletini yıkıp otoriteden yoksun bırakarak yenilmelerini sağlamayı garantilemelerinin nedeni işçi sınıfından yana olmamaktır.
    Bu mayıs somutlanan kalabalıkları teorisiz,teoriyi sahipsiz bıraktı. Elbette önemlidir aydını,entellektüeli,emekçisi,hizmetliler sınıfı,sendikalar,dernekler,siyasi temsiliyetler. Elbette mayısta devrimcilerin bulunması,sınıf adına damga vurması çok önemlidir.O sınıf nerde beyler hanımlar? İşte,güçte,gerici akımlarda,kahvelerde,AKP de,MHP de,park köşelerinde lünpenlikte,evlerinde televizyon başında.O alanlarda bizler vardık,niteliği ne olursa olsun düzenli işi olanlar,az çok örgütlenmiş olanlar,sendikalar,kamu çalışanları,yeni işten atılmışlar,devrimciler.Marksın gücünü gördüğü,devrimci sınıf diye öğrettiği devirici zor gücüne sahip sınıfımız yoktu,hepimiz öznesiz,teorisiz yürüdük alanda bu yüzden çoşkumuz yoktu. Bir uçtan bir uca zınga zınk doldurduk alanları ama korkutamadık.Örgütlerimiz vardı ama öz örgütlü gücümüz,gerçek işçiler,işçi sınıfının ideolojisi  yoktu.
    Kırmızı bayraklar açtık,önderlerin,ustaların resimlerini taşıdık,sloganlar haykırdık,düzenli bitmek bilmez kortejlerle çok kalabalıktık. Ama sadece kalabalık. Mayıs mitingi bittiğinde evine dönecek işinde gücünde,görevini yerine getirmenin rahatlığıyla hayatına,alışkanlıklarına devam edecek.Oysa bizim özneye ihtiyacımız var,devrim yapacak sınıfın öznesine,işçilerin devrimcileşmesine,politikleşerek hayatı ve alanları dalgalandırmasına ihtiyacımız var. Bizim işçi sınıfının gerçek ve öz örgütüne ihtiyacımız var.  İşte o zaman 1 mayısın resmi tatil olmasının,bunun  burjuvazinin eliyle yapılmasının bir önemi olmazdı.Yıkarak,parçalayarak girerdik alanlara önderleşmiş işçi sınıfı ile birlikte,işte o zaman eşit ve özgür geleceğe adım atmak üzere umutlanırdık. Bu 1 mayısta da incecik bir damar olarak akmayı becerebildiğimiz için umutlandık sadece. Bu 1 Mayıs onun için sevindik Parti cephenin istanbulda ki kortejinin kalabalığına,disiplinine,organizasyonuna,dosta düşmana umudu kabul ettirdiği için  gururlandık,teşekkür ettik onlara. Bir çok konuda eleştirdiğimiz,içinden gelmediğimiz halde emekleri için,devrimcilerin kalabalıklığı için,bir daha ki mayısta öznesiz,teorisiz kalınmama umudunu hepimize tazeledikleri için.
  1 mayıs geçti,işçiler ölmeye,hakları tükenmeye ,geleceğimiz çürümeye devam ediyor. Şimdi 2 mayıs ve sonrası çok önemli. Ne yapacağımız ve yapmamız gerekenleri,başladığımızı nasıl devam ettireceğimizi saptayacağımız ve hayata geçireceğimiz günler çok önemli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder