28 Kasım 2011 Pazartesi

İŞÇİ SINIFI VARMIDIR? EMEK VE MARKSİZM İLİŞKİSİ

 'Halkın kendi durumu üzerindeki yanılsamalardan vazgeçmesini istemek, halkın yanılsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgeçmesini istemek anlamına gelir' (Marx)


                     Ergani maden işletmesinden bir işçi 1957
                     Ara Güler


   Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihinin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve objektif olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz bolşevikler, bu kurala, bilimsel temellere dayanan bir siyaset bakımından mutlaka zorunlu olan bu kurala her zaman sadık kalmak zorundayız.

17 Kasım 2011 Perşembe

Emperyalizm Arap Baharı Ve Devrimci Okuma

 Emperyalizm çıkarlarını sürekli yeniliyor.Ülkelerin yönetimlerini,ucuz iş gücü kaynaklarını,tarım yapılabilir toprakları,enerji kaynaklarını en kolay ulaşılabilir,ele geçirilebilir hale getiriyor.Kapalı diktatörlükleri;İslami gerici demokratik!işleyişe sahip ülkelere,anayasaları ve yasalarını iş anlaşmalarına,Amerika ve Avrupa’nın iş kanunlarına ve onun araçlarının(IMF,DB)hesap sorabileceği,bütün birimleri ile etkileyip yönetebilir olarak düzenliyor,uyumlaştırıyor.Halkları ve emekçileri metalaştırıyor.Bunun bir adı da var;”Arap baharı”.Bu isim yinede okuyanının ,söyleyeninin bilincine göre anlaşılabilir bir isim.Ya “devrim” diyenler,ya “kansız devrim” diyenler ya da “internet devriminden” söz edenler.
    Biz bildiklerimizi ne zaman unuttuk?

10 Kasım 2011 Perşembe

DEVRİMCİLİKTE ISRAR

Eylül sonrasının yenilgi ortamı içinde ortaya çıkan dağınıklık,örgütsüzlük ve ideolojik keşmeşkeş içinde ML düşünceyi abluka altına alan iki ideolojik yönelim görürüz. Bunlardan birisi, doğrudan burjuva liberalizminin uzantısı durumunda olan sivil toplumculuk vb. argümanlarla ortaya çıkan sol liberalizm.
Diğeri bu gün ulusalcı sol vb. adlarla nitelendirilen ve aslında bildiğimiz 50 yıllık revizyonizmin "yeni" görünümü. 

8 Kasım 2011 Salı

Tanrıların girdabındaki insan

Sermayenin küresel taaruzu; emeğin sömürülmesi, bilincin yabancılaştırılması üzerinde kuruludur. Üretim araçlarının azınlığın hakimiyetinde oluşu, milyonlarca işsizi bir o kadar trajik yanı ise çalışan kesimin büyük çoğunluğun sefalet/asgari ücretle yaşamaya itmesini beraberinde getiriyor. Yoksulluk sınırının, asgari ücretin 5 katı olan topraklarda emekçilere dayatılan köleleştirmenin nesnel kanıtlarındandır. Mavranın, muammanın,yabancılaşmanın, sermayenin kurumları/filozoflarınca gündem olunmaz çoğunluğun yaşamı ve mücadelesi. Dünya nüfüsunun yüzde ikisi sermaye birikiminin büyük çoğunluğuna sahiptir Soygun düzeni altında milyarlarca insan temel gereksinimlerini karşılayamacak halde ve her yıl önlenebilen nedenlerden dolayı ölenlerin sayısı milyonlarla ölçülür.Retoriğin yazılı ve görsel basınında yaratılan mitolojik/tanrılaştırılan “üst” insanlarından ve yeryüzüne etkilerinden dem vurulur. Tanrılar çağında, ezilenler çizilmiş senaryonun figuranları olması istenir.

7 Kasım 2011 Pazartesi

MARKSİZM VE TEORİ PRATİK İLİŞKİSİ (2)/ Bora Kara

"komünist için sorun, mevcut dünyayı devrimci bir biçimde değiştirmek,
bulmuş olduğu duruma hücum etmek ve onu pratik olarak değiştirmektir"
(Marx ve Engels, 1987: 49). A. İdeolojisi. Dünyayı yorumlamak, anlamak çabası ancak pratikle boş bir gevezelik olmaktan çıkar. Ama sözü edilen pratiğin devrimci pratik olduğunu unutmadan. Evet, “teori olmadan pratik olmaz” Pratik olmadan teori ise, içi boşaltılmış, ölü doğmalar yığını olmaktan öteye geçemez.”

4 Kasım 2011 Cuma

MARKSİZM VE TEORİ PRATİK İLİŞKİSİ/Bora Kara






"Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu
değiştirmektir."

Marks böyle der meşhur 11.Tez’de. Marks, Dünyayı yorumlamaya karşı değildir, onun karşı olduğu, değiştirmeyi amaçlamayan bir yorumlamadır. Bu yüzden Marksın vurgusu ve düşüncesinin özünü değiştirmek oluşturur.

2 Kasım 2011 Çarşamba

HAYAT SOLLAYIP GEÇMEDEN

Uzun yıllardan beri devam eden amorf bir “sol” görüntünün kitlelerde yarattığı bilinç bulanıklığı bir halk deyimiyle “it iziyle at izinin birbirine karıştığı” bir görüntüyü ortaya koydu. Bu genel manzaradaki olumsuz pratikler, devrimci sosyalistlerin hanesine sürekli olarak olumsuz karşılıklar olarak yansıdı. Bu, beraberinde, kitlelerin sosyalistlere olan güven ilişkilerini de zedeledi. Çünkü uzun yıllar “solun bütün renkleri” içinde kızıl renk diğer açık kırmızıların, turuncuların gölgesiyle flu bir görüntüye denk düştü. Emekçi kitlelerin bilinçlerin de yaratılan bu bulanıklık, sadece kitlelerin “geri” bilinç düzeyinde kalmayıp sosyalistlerde de uzun süren bir kafa karışıklığının nedeni oldu.