sermaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sermaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2014 Cumartesi

İngiltere'de İşçi Sınıfının Durumu - Fredirch Engels

                                 








             REKABET 

      
SANAYİ hareketinin hemen başında, rekabetin, dokunmuş mallara olan talepteki artış sonucu dokumacıların ücretini yükselterek, böylece dokumacı-köylüleri, topraklarını yüzüstü bırakıp daha fazla para kazanmak için kendilerini bütün bütün dokuma tezgahlarına vermeye teşvik ederek, proletaryayı nasıl yarattığını, Giriş bölümünde görmüştük. Büyük çiftlik sistemi aracılığıyla küçük çiftçileri nasıl yerlerinden ettiğini, onları proletaryanın saflarına nasıl indirdiğini, ve kısmen kentlere nasıl çektiğini görmüştük; ayrıca küçük-burjuvaziyi büyük çapta nasıl yıktığını, onları da proletaryanın saflarına indirdiğini görmüştük; sermayeyi bir avuç insanın elinde ve nüfusu kentlerde nasıl merkezileştirdiğini görmüştük. Tüm bunlar, modern sanayide tam ifadesini bulan ve serbestçe gelişen rekabetin proletaryayı yaratma ve genişletmesinin çeşitli yolları ve araçları olmuştu. Şimdi,rekabetin, artık var olan işçi sınıfı üzerindeki etkilerini gözlemleyeceğiz. Bu noktada, tek tek işçilerin birinin diğeriyle rekabetinin sonuçlarını geriye doğru izleyerek başlayalım.
      Rekabet, modern sivil toplumda egemen olan herkesin herkesle savaşının en tam ifadesidir. Bu savaş, yaşam savaşı, varolma savaşı, her şey için savaş, gereksinim durumunda ölüm-kalım savaşı, yalnızca toplumun farklı sınıfları arasında verilmekle kalmaz, bu sınıfların tek tek üyeleri arasında da verilir. Herkes bir başkasının önünde engeldir, ve herkes kendi önündeki engeli bir kenara itmenin ve onun yerine geçmenin yolunu aramaktadır. Nasıl burjuvazinin üyeleri kendi aralarında rekabet halindeyseler, işçiler de kendi aralarında sürekli rekabet halindedirler. Mekanik dokuma tezgahındaki dokumacı, el-tezgahı dokumacısıyla, işsiz ya da düşük ücretli el-tezgahı dokumacısı işi olanla ya da daha iyi ücret alanla rekabet halindedir; her biri ötekinin ayağını kaydırıp yerine geçmeye çalışır. Ne var ki, işçilerin kendi aralarındaki bu rekabet, işçi üzerindeki etkisiyle, bugünkü durumun en kötü yanıdır; burjuvazinin elinde proletaryaya karşı en keskin silahtır. İşçilerin bu rekabeti birlikler yoluyla ortadan kaldırma çabaları, burjuvazinin bu birliklere karşı duyduğu nefret, ve bu birliklerin başına çöken her yenilginin burjuvazinin utkusu olması bu nedenledir.
      Proletarya çaresizdir; kendi haline bırakılırsa, tek bir gün bile yaşayamaz. Burjuvazi, sözcüğün en geniş anlamında tüm yaşama araçlarının tekelini eline geçirmiştir. Proletarya neyi gereksiniyorsa, ancak burjuvaziden, kendi tekeli içinde devlet gücü tarafından korunan burjuvaziden alabilir. Bu nedenle proleter, hukuken ve gerçekte, yaşamı ya da ölümü hakkında hüküm verebilen burjuvazinin kölesidir. Burjuvazi ona yaşam araçlarını önerebilir, ancak "denk" bir çalışma sunması karşılığında. Hatta proleterin rüştüne erişmiş sorumlu bir taraf olarak özgür seçimiyle davranıyormuş gibi bir görünüm kazanmasına; özgür, sınırlanmamış rızasıyla bir sözleşme yapıyormuş gibi bir görünüm kazanmasına bile izin verir.

28 Kasım 2011 Pazartesi

İŞÇİ SINIFI VARMIDIR? EMEK VE MARKSİZM İLİŞKİSİ

 'Halkın kendi durumu üzerindeki yanılsamalardan vazgeçmesini istemek, halkın yanılsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgeçmesini istemek anlamına gelir' (Marx)


                     Ergani maden işletmesinden bir işçi 1957
                     Ara Güler


   Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihinin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve objektif olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz bolşevikler, bu kurala, bilimsel temellere dayanan bir siyaset bakımından mutlaka zorunlu olan bu kurala her zaman sadık kalmak zorundayız.

8 Kasım 2011 Salı

Tanrıların girdabındaki insan

Sermayenin küresel taaruzu; emeğin sömürülmesi, bilincin yabancılaştırılması üzerinde kuruludur. Üretim araçlarının azınlığın hakimiyetinde oluşu, milyonlarca işsizi bir o kadar trajik yanı ise çalışan kesimin büyük çoğunluğun sefalet/asgari ücretle yaşamaya itmesini beraberinde getiriyor. Yoksulluk sınırının, asgari ücretin 5 katı olan topraklarda emekçilere dayatılan köleleştirmenin nesnel kanıtlarındandır. Mavranın, muammanın,yabancılaşmanın, sermayenin kurumları/filozoflarınca gündem olunmaz çoğunluğun yaşamı ve mücadelesi. Dünya nüfüsunun yüzde ikisi sermaye birikiminin büyük çoğunluğuna sahiptir Soygun düzeni altında milyarlarca insan temel gereksinimlerini karşılayamacak halde ve her yıl önlenebilen nedenlerden dolayı ölenlerin sayısı milyonlarla ölçülür.Retoriğin yazılı ve görsel basınında yaratılan mitolojik/tanrılaştırılan “üst” insanlarından ve yeryüzüne etkilerinden dem vurulur. Tanrılar çağında, ezilenler çizilmiş senaryonun figuranları olması istenir.