örgütlenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
örgütlenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2016 Pazartesi

DÜN BUGÜN VE YARIN / Bora Kara



"Ancak kendi özgücümüze güvenerek bu ölüm kalım mücadelesinin altından alnımızın akıyla çıkabiliriz. (Elbette bu, ittifaklardan yararlanmamak demek değildir. Mücadelemizin bütün aşamalarına “mümkün olan en geniş cepheyi kurmak politikası” hakim olmalıdır) Mahir Çayan, Toplu Yazılar, sayfa 84


12 Eylül’ün ön günlerinde bu ülkede yaşayan herkes tarafından şu veya bu şekilde öngörülen şey, askeri bir darbeyle faşizmin açık icrasına geçileceğiydi. Yani 12 Eylül; bir gece aniden gelen, beklenmeyen bir sürpriz değildi. Birçok siyasi yapı bu gelişi görüyor ve buna uygun bir pozisyon almaya çalışıyordu. Bu pozisyon alışın çokta başarılı olmadığını daha sonraları gördük. Özellikle dönemin en önemli hareketlerinden bir olan Devrimci Yol yaptığı açıklamalarla “sivil faşist saldırıların, yerini resmi faşizme bıraktığını mücadelenin zorlu bir aşamaya doğru gittiğini ve bir an önce birleşik bir cephenin yaratılması gerektiğini” söylüyordu.

Böyle bir birliğin yaratılması mümkün olmadı. Bunun nedenleri başlı başına ayrı bir tartışma konusu. Sonuç olarak; 12 Eylül faşizmi karşısında Türkiye Devrimci Hareketi gerekli direnişi örgütleyemeyerek, bir bütün olarak faşizm karşısında yenildi. Şu veya bu hareketin yenilgisinin, diğerlerinden daha uzun veya daha kısa bir sürece yayılmış olması bu sonucu değiştirmiyor. Elbette devrimci yapılar başlangıç itibarıyla kendi anlayışlarına ve güçlerine göre bir direniş ve toparlanma çabası içinde oldular. Gerilla mücadelesinin örgütlenmeye çalışılması, kentlerde yapılan eylemler, birleşik cephelerin yaratılma gayretleri, yapıları yeniden toparlama çabaları vb. Bu süreçte birçok devrimci şehit ve tutsak düştü. Ama sonuç olarak, merkezi yapıların büyük oranda dağılmış olması, önder kadroların büyük bir bölümünün daha başlangıç itibarıyla tutsak düşmesi (ki bu devrimci yapıların en büyük zaaflarından biridir) ve daha birçok öznel ve nesnel nedenden dolayı 12 Eylül süreci, devrimci güçlerin yenilgisiyle sonuçlandı.

20 Ekim 2013 Pazar

HAZİRAN DİRENİŞİ ÜZERİNE/ Bora Kara

“Gezi direnişi” “gezi ayaklanması” “Haziran direnişi” vb. diye adlandırılan halk hareketi sürecinin başlamasından bu yana geçen süre neredeyse 5 ay olacak. Biz yazımız da yukarıdaki tanımlardan Haziran Direnişi tanımını kullanmayı tercih edeceğiz. 
Süreç, başlangıcından bu yana değişik aşamalardan geçti. İlerlemeler, geri çekilmeler, güç biriktirme, tıkanmalar ve tıkanıklıkların yeni araç ve yöntemlere eşlik eden örgütlenme modelleriyle aşılmaya çalışılması… Bu gün gelinen aşamayı göreceli bir durgunluk ve aşılması gereken sorunların kendini ortaya koyduğu bir dönem olarak niteleyebiliriz. Hareketin ateşi sönümlenmiş gibi görünse de bir köz olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bundan sonra atılacak doğru adımlar bu közün daha düzenli, programlı ve “bilinçli” bir halk ateşi olarak yeniden canlanmasını sağlayabilir. Yanlış adımlar ise, közün küllenmesine, daha da kötüsü sistemin kendini yeniden yenilemesini sağlayacak liberal ve reformist  bir inisiyatifin elinde, egemenleri ısıtan bir şömine ateşine dönüştürebilir.

17 Eylül 2013 Salı

GEZİ İLE BAŞLAYAN DİRENİŞİN ÖRGÜTLENME İHTİYACI/ZOZAN KARA



    Süreci ya da olguları örgütlemek ve örgütlü duruşu gelenek haline getirme çabası hayatın içinde incecik akmaya başladı. Halk direnişi sürecinin aktif, aksiyonlu kısmı geçip netleşmenin yaşandığı ve artık “ne yaptık”,”ne oldu”, “biz istediğimize ne kadar yaklaştık “sorularını sormaya başladığı anda karşısında “kalıcı mücadele” sorunu dikilmişti. Kalıcı mücadele direnişin küçük burjuva sınıfsal niteliği nedeniyle çok daha önemlidir. Küçük burjuvazinin mücadele içinde ki korku ve çıkarları kadar mücadele dinamikleri de farklıdır. Bu direniş kapitalizme karşı bir direniş değildir. Kapitalizm içinde iyi yaşayamamanın direnişidir. Direniş sınıfsal niteliğinin belirgin küçük burjuva özellikleri ile sürece damga vursa da  emekçi mahallelerinde , sistemle çelişkileri yoğun olan yerleşkelerde ve daha önceden örgütlülüğü az çok tanımış mahalleler de boyutları farklılaşmış,nüve halinde de olsa sistemi hedeflemeye başlamıştır. Her netlik önce bir daralma eğer örgütlü duruş gösterilebilirse bir sıçrama ile yeniden bir genişleme ,kendini var etme olanakları kazanır. Şimdi her iki kesimde de yaşanan budur. Küçük burjuva nitelik korku ve sinme ile kişisel yaşamlarından arta kalan zamanlarında direnişi hatırlar ve buna uygun tutumlar alırken emekçi kesimler ve sınıfsal niteliği proleter olan bölgeler savaşkan,mücadeleci ve  yaşamlarını temel olarak adadıkları bir süreç yaşamaktadırlar. Bu genel görüntü gezi direnişinin önemini hiçbir şekilde azaltmamakla birlikte bizim için ülke genelinde ve yaşam alanlarında bu gün gelinen noktada sınıfsal niteliğinin,yerel sorunların ve ideolojik bakış açısının ortaklaştırılmasının önemle dikkate alınmasını dayatmaktadır. Bunu yapabilmenin tek yolu da örgütlenme sorununu aşabilmektir.

20 Şubat 2013 Çarşamba

MÜCADELE,ÖRGÜT,ÖRGÜTLENME VE KADROLAR\ Bora Kara


Teori ve pratik arasındaki ilişkinin kopukluğunun en önemli göstergelerinden biri "söylenenle yapılanların birbirine denk düşmeme" halidir. Söylenen yapılamıyorsa,söylenenin doğruluk düzeyi de soyutlama düzeyinde kalır. Doğruluğu,yanlışlığı,eksikliği pratik içinde sınanamaz. Sınanmadığı içinde kendini yeniden tamamlayıp zenginleştirme olanağı bulamaz. Mücadelenin daha önceki deneylerinde çeşitli defa gerçekleşen pratikler tarafından doğrulanmış düşünceler, eğer denenme nesnelliğinde  bir değişiklik yoksa doğru ve pratik tarafından onaylanmış düşünceler olarak kabul edilirler. ML. Düşüncenin kapitalizmin nesnel temelleri üzerinde yükselen ve öz olarak aynı olan koşulların pratiği içinde çeşitli defalar doğrulanmış evrensel ilkeleri böyledir. Koşullar öz olarak aynı olduğu sürece , daha önce pratik olarak kanıtlanmış yasaların tekrar tekrar denenmesine ihtiyaç yoktur.

Ama her yeni dönem beraberinde yeni çelişkileri ve sorunlar getirir. Yeni sorun ve çelişkilerin ortaya çıkması devrimcilerin önüne yeni görevler koyar. Daha doğrusu tüm dönemlerde asli görevleri olan olan devrimin yapılması için   ortaya çıkan nesnel ve öznel çelişkilerinin çözümlenmesinin sonuçları üzerinden kendilerini yeniden düzenlerler.

23 Şubat 2012 Perşembe

DEVRİMCİ DURUM VE POLEMİKLER /ZOZAN KARA

Devrimci durum, devlet, devrim ve örgütlenme üstüne düşünceler ve bir deneyim yazısı üstüne iki arkadaşımız yazılarıyla katkı koydular ve polemik başlattılar. Doğrusu polemikleri bu düzeyde yaşamayan “sol”a oranla kendimi çok şanslı hissettim. Her iki dostumuza da tek yazı ile cevap vermenin zorluğuna rağmen bunu yapmaya çalışacağım. Zor, çünkü nüanslar Türkiye solunun farklı yapılarının ve onun yetiştirdiği devrimcilerin teori ve pratiklerinde ortaya çıkan ortaklaşma ve ayrışmaları içeriyor. Bu aynı zamanda devrimci tarihimizin ve devrimcilerin zenginliğidir.

9 Şubat 2012 Perşembe

DEVRİMİN NESNEL ŞARTLARI VE BİR YAZIYA KATKILAR/ BORA KARA

Bir süredir esas hedefim “Marksizm ve teori pratik ilişkisi 3’ü “ yazmak olmasına rağmen araya sıkıştırdığım ara yazılarla bu isteğimi ertelemeyi tercih ettim. Tam bu  konuda yeniden yoğunlaşmayı düşündüğüm günlerde, zozan karanın birbirini takip eden iki yazısı yayınlandı.” Devrimci Durum, Devlet Devrim Ve Örgütlenme Üzerine Düşünceler Ve bir Deneyim” Yazının uzun başlığından da anlaşılacağı gibi neredeyse tüm temel konuların bir yazı içinde toplandığı bir çalışma. Teorik olarak, bütün bu konuların birbirine olan diyalektik bağları ve birini anlamadan diğerini anlamanın mümkün olmadığı doğru. Ne var ki, Zozan’ın tüm bu temel ve hayati konuları bir solukta anlatma telaşı anlaşılma sorununu da beraberinde getirmiş. Yazıda yer yer kopukluklar ve sıçramalar oluşmuş. Hani insan bazen kendine sormadan edemiyor, “ buraya nereden geldik”. Bütün bunlara rağmen, önemli ve dikkate alınması gereken bir yazı.  Bu yüzden ,” Marksizm ve teori pratik ilişkisi 3”ü bir kez daha erteleyerek Zozan Karanın yazısına bir kenarından ben de katılayım dedim. Ama bunu yaparken önce kendime göre bir tasnif yapmak ve bu tasnife göre belli bir konudan girmeyi uygun bulacağım. Bu ara şunu da belirteyim bu yazı bir eleştiri yazısından çok, bir destek ve birlikte geliştirme yazısıdır.