9 Şubat 2012 Perşembe

DEVRİMİN NESNEL ŞARTLARI VE BİR YAZIYA KATKILAR/ BORA KARA

Bir süredir esas hedefim “Marksizm ve teori pratik ilişkisi 3’ü “ yazmak olmasına rağmen araya sıkıştırdığım ara yazılarla bu isteğimi ertelemeyi tercih ettim. Tam bu  konuda yeniden yoğunlaşmayı düşündüğüm günlerde, zozan karanın birbirini takip eden iki yazısı yayınlandı.” Devrimci Durum, Devlet Devrim Ve Örgütlenme Üzerine Düşünceler Ve bir Deneyim” Yazının uzun başlığından da anlaşılacağı gibi neredeyse tüm temel konuların bir yazı içinde toplandığı bir çalışma. Teorik olarak, bütün bu konuların birbirine olan diyalektik bağları ve birini anlamadan diğerini anlamanın mümkün olmadığı doğru. Ne var ki, Zozan’ın tüm bu temel ve hayati konuları bir solukta anlatma telaşı anlaşılma sorununu da beraberinde getirmiş. Yazıda yer yer kopukluklar ve sıçramalar oluşmuş. Hani insan bazen kendine sormadan edemiyor, “ buraya nereden geldik”. Bütün bunlara rağmen, önemli ve dikkate alınması gereken bir yazı.  Bu yüzden ,” Marksizm ve teori pratik ilişkisi 3”ü bir kez daha erteleyerek Zozan Karanın yazısına bir kenarından ben de katılayım dedim. Ama bunu yaparken önce kendime göre bir tasnif yapmak ve bu tasnife göre belli bir konudan girmeyi uygun bulacağım. Bu ara şunu da belirteyim bu yazı bir eleştiri yazısından çok, bir destek ve birlikte geliştirme yazısıdır.

Zozan’ın yazısının başlığını oluşturan konular yukarıda da dediğim gibi temel argümanlardır ve aralarında kopmaz ve zorunlu bir bağ vardır. Devrim yapmak isteyenin önce devrimin nasıl yapılacağı konusunda bir planı, programı yani bir devrim stratejisi olmak zorundadır. Böyle bir “planı” ortaya koymak isteyeninde özgülün evrenselle olan bağlantıları içinde devrimin yapılacağı somut mekânla ilgili, koşulların ayrıntılı bir tahliline ihtiyacı vardır. Yani karşı devrimin siyasal zorunun ve ideolojik hegomanyasının örgütleyicisi olan devlet hakkında bir tespit yapılmadan bir strateji belirlenemez. Devlet biçimi üzerine yapılacak bir tespit ise kaçınılmaz olarak sosyoekonomik yapı tahlilinin hem kendi özgün tarihselliği içindeki “özel” yanlarını hemde emperyalizmle olan ilişki ve çelişkilerin, diğer bir deyimle evrenselin özgüle yansıyış biçimi üzerinde net bir tarifini gerektir.
     "Özetle; belli bir sosyo-ekonomik yapı ve devlet tahlili olmadan bir devrim anlayışı ve stratejisi ortaya konamaz.
Bir devrim anlayışı\ stratejisi olmadan da, bir örgütlenme anlayışı oluşturulamaz. Demek ki, belli bir devrim anlayışının üzerinde yükselmeyen tüm örgütlenme önermeleri devrimci mücadele açısından boş bir gevezelikten öte bir şey değildir. Ayrıntılarına girmeden, buradan birinci saptama ve önermemi çıkartıyorum: Bu gün yaşadığımız coğrafyada, reformist, sol liberal, revizyonist vb adlarla nitelendirdiğimiz tüm sağ sapma anlayışların durumu budur.
      
     İleride geliştirmeyi düşündüğümüz böyle bir girizgahtan sonra zozan kara'nın yazısına dönelim.

                                                  



İl                
                                          

“Lenin yoldaş devrimci durumu oluşmasını bu üç madde altında toplamış, devrimci partinin iradesini de devrim için şart koşmuştur. Emperyalizm çağında devrimci durum koşulları olgunlaşmıştır. Buna karşın gerçek bir devrimci durum ya da kalkışma görülmüyor.”  - Zozan Kara-


   
    Zozan Lenin’in emperyalist dönemde herhangi bir ülkede devrimci bir durumun varlığı için gerekli gördüğü ve ML literatürde daha çok “milli kriz” tanımıyla ilişkili bir biçimde ele alınan devrimci durum tespitini alıntılayarak. Soruyor,

“. Emperyalizm çağında devrimci durum koşulları olgunlaşmıştır. Buna karşın gerçek bir devrimci durum ya da kalkışma görülmüyor.”

Arkadaşın bir kavram karışıklığı yaşadığını düşünüyorum. Bu karışıklık öncelikle kapitalizmin döneme denk düşen (emperyalizm) evrensel özellikleriyle bu evrensel özelliklerin tek tek ülkelere (özgül) denk düşen karşılığını karıştırmaktan kaynaklanıyor.  Takip eden karışıklık ise kapitalizmin emperyalist aşamaya girmesiyle devrimin olabilmesi gerekli olan nesnel koşullar denilince artık başka şeylere bakılması gerektiğidir. Belki Zozan bunları karıştırmıyor ama birçok
Şeyi birden anlatma telaşı eksikliği, eksiklik ise kaçınılmaz olarak yanlışlığa neden oluyor.
“Devrimler için maddi bir temel lazımdır"  der Marks.  Ve birçoğumuzun adeta ezbere bildiği şu satırlar ML. Devrim anlayışının nesnel temellerini oluşturur.

"Gelişmelerinin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkileri ile ya da bunların hukuki ifadesinde başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkileriyle çelişkiye düşerler. Bu ilişkiler, üretici güçlerin gelişmesinin sonucu olan şekiller olmaktan çıkıp, bu gelişmenin önünde engeller niteliğine bürünürler. O zaman toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üst yapıyı, büyük ya da az bir hızla devirir. Bu alt-üst oluşların incelenmesinde daima, iktisadi üretim şartlarının maddi altüst oluşuyla -ki, bu bilimsel bakımdan kesin olarak tespit edilebilir- hukuki, siyasi, dini, artistik ya da felsefi biçimleri, kısaca insanların bu çatışmanın bilincine vardıkları ve onu sonuna kadar götürdükleri ideolojik şekilleri ayırt etmek gerekir... İçerebildiği bütün üretici güçler gelişmeden bir sosyal şekillenme asla yok olmaz; yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, bu ilişkilerin maddi varlık şartları eski toplumun bağrında çiçek açmadan asla gelip yerlerini almazlar." (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s: 23-24)

“Zorunlu uygunluk yasası” olarak ta adlandırılan bu yasa bazılarının anladığı gibi, devrimci durum bağlamında salt bir ilerleme koşulu değil özünde, bir bunalım koşulunu zorunlu kılmaktadır. Üretici güçlerin gelişmesinin en üst noktasına varmasını istemekteki amaç, bu gelişmenin belli bir aşamasında üretim ilişkileriyle girilen uzlaşmaz çatışma sonucunda toplumun tepeden tırnağa bir alt üst oluş içine girecek olmasıdır. Bu ise devrimin nesnel koşullarının oluşması demektir. Geçmişte TKP ve benzeri hareketlerin anladığı gibi, ML. devrim teorisi bir “ilerleme” teorisi değil son tahlilde, bir bunalım teorisidir. “(...) yeni bir devrim ancak yeni bir bunalımın ardından gelebilecektir ama biri ne kadar kesinse öteki de o kadar kesindir" (Fransa’da sın. Müc. Tarihi, 190)

Kapitalist sistemin emperyalist aşamaya girmesiyle birlikte devrimin bu nesnel yasası dünya çapında olgunlaşmıştır. Artık emperyalizm öncesi dönemde olduğu gibi tek tek ülkelerde üretici güçlerin gelişkinlik seviyesinin yeterli olup olmadığına bakılmaz. Daha ileri bir toplumsal sisteme geçişin nesnel şartları, “devrimin maddi temeli” dünya çapında olgunlaşmıştır. Emperyalizm sosyalizmin arifesidir ve üretici güçlerle, üretim ilişkileri arasındaki çelişki uzlaşmazlık kazanmıştır. Üretim ilişkileri ile üretici güçler arasındaki uyum bitmiş, yerini üretim ilişkilerinin üretici güçler önünde bir takoz vazifesi gördüğü bunalım dönemi almıştır.  Artık kapitalizm genel ve sürekli buhranlar çağına girmiştir. Artık her hangi bir ülkede devrimin olabilmesi için üretici güçlerin gelişkinlik seviyesinin yeterli olup olmadığına bakılmaz. Burjuva demokratik devrimini tamamlamamış ülkelerde de proletaryanın önderliğinde tamamlanarak kesintisiz bir biçimde sosyalizme geçilir. Evet bu anlamda devrimin nesnel şartları dünya çapında olgunlaşmıştır.  Stalin’le pekiştirecek olursak;


"Eskiden ayrı ayrı ülkelerde, ya da daha doğrusu gelişmiş şu ya da bu ülkede proletarya devrimi için nesnel koşulların varlığından ya da yokluğundan sözetmek adetti. Şimdi bu görüş artık yetersizdir.... (Şimdi) (...) sistemin tümü devrim için olgunlaştığı  için bu sistemin içinde sanayi yönünden yeter derecede gelişmemiş bazı ülkelerin bulunması, devrim için aşılmaz bir engel olamaz" (J.Stalin, Leninizmin İlkeleri).

Günümüzde artık devrimin objektif şartları dendiği zaman anlaşılması gereken şey üretici güçlerin gelişkinlik seviyesinin yeterli olup olmadığı değildir. Bakılması gereken şeyin ne olduğunu Zozan kara’nın da alıntıladığı Lenin’in tarif ettiği şeydir. Her ülkenin kendi milli krizinin olgunluk seviyesidir. Yani tek bir ülke açısından ele alındığı zaman,  o ülkede iktidarı alacak sosyal ve siyasal koşulların elverişli olup olmadığına (devrim durumu) bakılır. Ve Lenin’in ayrıntılı bir biçimde tarif ettiği bu koşullar tek tek ülkelerin her biri açısından farklı bir olgunluk seviyesine denk düşer. Ve yeni sömürge- yarı sömürge ülkelerle, emperyalist kapitalist ülkeler açısından ise iki ayrı biçimde ele alınmayı gerektirir.



            Zozan , ““. Emperyalizm çağında devrimci durum koşulları olgunlaşmıştır. Buna karşın gerçek bir devrimci durum ya da kalkışma görülmüyor.” Diye soruyor bizde ona soralım; neden acaba? Ve sorumuzun ardından devam edelim, Lenin’in tarif ettiği anlamda devrimin objektif şartları dünya çapında tüm ülkeler açısından yeterli  olgunlukta mıdır?... Ve ekleyelim içinde yaşadığımız ülke bakımından durum nasıldır, Yani olgunlaşmış bir milli krizden, devrimci durumdan söz edebilirmiyiz?.. Yani biz şimdi devrim aşamasındamıyız?... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder