20 Ocak 2022 Perşembe

MÜCADELE BİRLİK AYRIŞMA

 Daha önce paylaştığımız bu yazı, bazı bölümleri  yeniden düzenlenerek yayınlanmaktadır.

SINIFSAL PERPEKTİF



Birlik sorunu sosyalistler için her daim güncelliğini koruyan önemli bir sorun olmuştur. İçinde bulunulan koşullara göre birliği zorlayan nedenler farklı olmakla birlikte, gerekli olma durumu hiç ortadan kalkmamıştır. Öyle ki, kimi zaman adeta bir birlik fetişizmine dönüşerek “ illa birlik, ne pahasına olursa olsun birlik” abartısına varan anlayışların da ortaya çıkmasına ve “asgari müştereklerde birleşmek” için karşılıklı “esnemenin” ilkesizliğe vardığı şekilsiz, ilkesiz “birliklerin” oluşmasına da neden olmuştur. Aslında birlik olmayan bu “birlikler” kısa bir süre sonra dağılarak, vuslat bir başka bahara bırakılmıştır. Bazı arkadaşların da belirttiği gibi tarihimiz “nasıl birlik olunamazın” dersleriyle doludur. Elbette ki, bu olumsuz deneyimler birlik sorunun önemini ortadan kaldırmıyor. Olsa olsa nasıl yapmamalı ve nasıl yapmalı konusunda bir perspektif sağlıyor.

Birlik konusunda yaşanan bir sıkıntı da, müthiş bir kavram karışıklığının yaşanıyor olmasıdır. Cephe, ittifak, eylem birliği gibi kavramların tanımlanışında herkes farklı bir şey tarif ettiği gibi, kimlerin ya da neyin birliği soruları da muğlâk kalmaktadır. Örneğin; sosyalistlerin birliği ile halk güçlerinin, birliği birbirine sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen aynı şeyler değildir. Örgütsel birlik ise ayrı bir konudur. Bir devrimci örgütün oluşumundaki birlik anlayışı ile bir kitle örgütlenmesinde aranan birlik koşulları elbette ki birbirinden farklıdır. Elbet, ikisi arasında değişik dolayımlarla oluşan ilişkiyi unutmayarak.

İttifak ise doğrudan devrim anlayışı ve stratejisiyle ilişkili bir durumdur. Devrimin ana gücü, yedeklerin durumu, müttefiklerin belirlenmesi ve tasnif edilmesi stratejinin kapsamı içine girer. Devrimci mücadele bağlamında ittifaklardan söz edebilmek için öncelikle bir devrim stratejisinin ortaya konulması gerekir. Bu da stratejiyi pratiğe geçirebilecek devrimci bir örgütün varlığını gerektirir. Yani içinde bulunulan devrim aşamasına göre bir stratejinin olması yetmez, bu stratejiyi pratiğe geçirecek “kurmaylık” görevini yerine getirecek, bu doğrultuda temel güçleri organize edecek, müttefiklerle olan ilişkileri düzenleyecek, dolaylı, dolaysız güçleri gerektiği şekilde yönlendirecek devrimci örgütün varlığı zorunludur. Cephesel örgütlenme içinde, aynı şeyler geçerlidir. Bu koşullar olmadığı takdirde müttefiklerin varlığı ve bunlarla kurulacak ittifaklardan söz etmenin pratik karşılığı çok fazla olamaz. Böyle bir durum da temel politik görev bellidir, proletaryanın öncü partisini yaratmak.


Temel politik görev ortaya konduğu zaman bütün çalışmalar bu görevin yerine getirilmesine hizmet edecek bir perspektifle ele alınır. Somutun ortaya çıkardığı şu veya bu acil sorun nedeniyle temel politik görev savsaklanıp, ihmal edilemez. Acil sorunlar temel görevle ilişkilendirilip, onun çözümüne hizmet edecek şekilde ele alınır. Başlıca üç mücadele biçiminden ekonomik demokratik mücadele ve ideolojik mücadele politik göreve tabi kılınır. İdeolojik mücadele aynı zamanda, devrimci örgütün oluşmasında bir zorunluluk olan ideolojik birliğin sağlanmasını amaçlar.

 Kitle çalışması, değişik mücadele biçimleri, alan çalışmaları, ağırlık verilecek alanların belirlenmesi vb. aynı zamanda, devrimci örgütün yaratılmasındaki bir diğer zorunluluk olan, kadroların yaratılması sorunuyla ilişkili bir biçimde ele alınır.

Devrim anlayışı ve devrim stratejileri birbirinden farklı olan yapıların, bütün bu sorunlara bakış açısı farklı olacaktır. Devrim anlayışı, içinde bulunulan devrim aşamasının tespiti ve stratejisi birbirinden farklı olanların bu farklılığı ne kadar fazla ise, kitle çalışması, örgütlenme biçimleri, mücadele tarzları da o kadar farklı olur. Bunun ortaya koyacağı sonuç birliğin yarattığı enerji ve sinerji değil, “kasılma” ve sonunda kopmaya varacak bir gerilimdir. Birlikte hareket edecek güçlerin ortak kesişenleri ne kadar fazlaysa birlik olabilme ihtimalleri o kadar fazladır. “Aynılar aynı, ayrılar ayrı yerde” bu durumu anlatır.

Ekonomik Demokratik mücadele alanı bu konuda daha geniş bir hareket alanı sağlar. Ancak bu genişlik, temel sorunlardaki farklılıklardan tümüyle azade bir durumda değildir. Temeldeki farklılıklar, demokratik mücadeleye bakışı dolayısıyla mücadele tarzını da birbirinden farklı kılar. Bazıları için ekonomik demokratik mücadele ile demokrasi mücadelesi iki ayrı anlama gelir;.Birincisi düzen sınırları içinde verilirken, ikincisi bir iktidar yani devrim sorunudur. Bazıları için , demokratik mücadele ile demokrasi mücadelesi aynı anlama gelerek, düzen içiyle sınırlanmış ve buna uygun araç ve yöntemlere ağırlık verilen bir demokratizm anlayışı olarak, legalizmle sakatlanmış durumdadır. Demokrasi sorununa bu iki farklı bakış araç ve yöntemlerdeki farklılığı da beraberinde getirir.

Birlikte iş yapacak olanların teorik olarak birbirine çok yakın şeyler söylemesi bile her zaman yeterli olmaz. Tarihimizde bunun örneklerine sıkça rastlanır. Temel konularda, çok yakın şeyler söyleyen yapıların pratikte birbirine çok uzak durduğu görülür. Bunun nedeni çalışma tarzındaki farklılıktır. Ancak eklemeden geçmeyelim; devrimci çizgiye yakın olan yapıların kendi aralarında bir araya gelme olasılığı, diğerleriyle (reformist, legalist yapılar) bir araya gelme olasılığından çok daha yüksektir. En azından teorik olarak bu böyledir. Devrimci yapıların söz konusu koşullarda bir araya gel(e))memesi olması gerekenin olmamasıdır. Devrimci yapılarla, reformist yapıların bir araya gelmesi ise; gelmemesi gerekenlerin bir araya gelmesidir ki, teorik olduğu kadar pratik olarak da sorunlu bir durumdur. 

Çalışma tarzındaki farklılık birlik olamamada ki önemli sorunlardan biridir dedik. Bir iş yapmak için bir araya gelmek ve yapılacak iş üzerinde anlaşmak her zaman yeterli olmaz. Söz konusu işin yapılma tarzı bazen çok önemli hale gelir. Çünkü çalışma tarzı bizzat pratiğin, yani üzerinde anlaşılan işin hayata geçirilme sorunudur. Örneğin, Meclis tipi bir demokratik halk örgütlenmesi noktasında anlaştığımızı kabul edelim. Bunun çalışmasına başladığımız anda mevcut çalışmanın bileşenleri kendi tarzlarıyla bu çalışmanın içinde yer alır. Ortak bir konuda anlaşmış olmak ve kolektif bir takım işleyiş kurallarının ortaya konmuş olması, tarzların farklılığını otomatik olarak ortadan kaldırmaz. Her yapı kendi temel tespitleri üzerinde şekillenmiş bir çalışma tarzıyla harekete geçer, başka türlü olması da mümkün değildir. Siyasal yapılar aynı zaman da kendilerini karakterize eden ortak bir manevi, kültürel şekillenmeye de sahiptir ve bu durum çalışma tarzına doğrudan yansır. Pragmatist karakteri ağır basan bir yapı bunu meclisin örgütlenme çalışmasında da ortaya koyar. Siz, bulunduğunuz alanı örgütlemeye çalışırken o,kendini örgütlemeye çalışır. Siz mücadelenin örgütlenmenin başarısı için en faydalı olabilecek kişilerin meclisin organlarına seçilmesi için uğraşırken, o, kendine yakın olanların seçilmesi için uğraşır… Kimi bürokratik, kimi liberalizme varacak kadar özgürlükçü. Kimi, çok konuşur az iş yapar, kimi ise az konuşur çok iş yapar. Kimisi de hem konuşur hem iş yapar ki, olması gereken de budur. Kitle ilişkilerinde kitleyle ilişki kurma biçimi hayati bir öneme sahiptir. Bu başlı başına ayrı bir yazı konusudur ama şimdilik şu kadarını söyleyelim; Bu ilişkinin yanlış kurulması bütün harcanan emekleri heba ederek kitlenin uzaklaşmasına, dağılmasına neden olur. Çalışma tarzlarındaki farklılık kaçınılmazdır. Temel konularda birbirine yakın olanların tarz farklılığının yaratacağı sorunlar daha kolay aşılabilir.

Ancak gene de birbirine en yakın görünenlerin bile demokratik mücadele alanın görece geniş sınırları içinde de olsa, ortak bir organizasyon içinde, birlikte çalışacak kadar asgari uyumu sağlayabilmeleri için, öncesinde iyi kötü, daha alt düzeyden başlayıp daha yukarıya doğru giden pratik bir süreçten geçmiş olmaları gerekir. Pratik süreç içinde yakınlaşılır ya da uzaklaşılır. Böylesi bir pratik içinde birbirine yakınlaşma, bir süre sonra bu yakınlaşmanın sonucu olarak, daha organize bir biçimde çalışabilmenin asgari şartlarını yaratır. Birlikte iş yapacak olanların arasında olması gereken en hayati şey olan güven ilişkileri de ancak böyle oluşturulabilir. Yoksa bunun tersi biçimde önce organize olalım, sonra birlikte iş yapmayı öğrenir ve süreç içinde de aramızdaki ortak kesişenler çoğalır, güven ilişkileri gelişir biçimindeki anlayışın sonu hüsran olur. Kısacası devrimci birlik esas olarak pratik içinde oluşur.

Değişik dönemlerde  özellikle seçim vb. dönemlerde, "demokratik birlik" çağrısı yapanlar hızla çoğalır. Böylesi dönemlerde ortaya çıkan  bu demokratik birlikçiler, politik olarak birbirlerine yakın yapılardır. Reformist olarak tanımlayabileceğimiz bu politik karakter; çalışma alanı ve örgütlenme biçimi olarak legalist, çalışma tarzı olarak, pragmatik ve oportünisttir.

Mücadele biçimleri ekonomik demokratik mücadele alanıyla sınırlanmış durumdadır. Sınırlanmıştır, çünkü bu alandaki mücadelenin politik mücadeleyle (iktidar mücadelesi) olan bağları koparılmıştır. Öz olarak birbirine yakın olan anlayışların değişik varyasyonlarından oluşan bu “birliğin” içinde hareket etmeye en elverişli olduğu alan Ekonomik demokratik mücadele alanıdır ve yaptıkları da bu alanla sınırlanmış bir birlik oluşturma gayretidir. Bu alanda birlik oluşturmak devrimcilerin karşı çıkacağı bir şey değildir. Karşı çıkılan şey mücadelenin politik mücadeleden kopartılarak ekonomik demokratik, dolayısıyla düzen sınırları içine çekilmesidir. Onlar, düzen içinde verilen mücadeleye ve yasallaşmaya politik mücadele derler. Biz, sınıfsal iktidarın ele geçirilmesine politik mücadele deriz.

Pragmatik bir anlayışa, oportünist bir karaktere ve kolaycı bir tarza sahip olanlar tam da bu özellikleri nedeniyle daha kolay bir araya gelebilirler. Ama onları bir araya getiren bu özellikler, aynı zamanda  bu özelliklerini birbirlerine karşı da kullanacakları için, bir arada uzun süre duramamalarının nedenini de oluşturur.

Devrimci yapılar ise, aralarında ki birçok ortak özelliğe rağmen daha zor birlik oluştururlar. Bunun nedeni birlik sorununu, iktidar yani devrim sorunuyla ilişkilendirmeleri, işin içine ilkesel ve programatik birçok sorunun girmesidir. Bundan ötürü devrimci yapıların içinde yer alacağı birlik biçimleri daha zor ama daha sağlam oluşur. Bu durum, göreli farklılıklar dışında mücadele alanının bütün biçimleri için geçerlidir.


Evet, birlik sorunu devrimci mücadele açısından her daim önemli bir sorun olmuştur ve bu gün içinde önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Ama nasıl birlik, kiminle birlik ve ne için birlik? sorularına vereceğimiz yanıtlarla birlikte bir anlam kazanacaktır.

Biz halk sınıflarının birliğinin ısrarlı bir savunucusuyuz ama sınıf mücadelesi üzerinde yükselen  birleşik devrimci bir halk hareketinin. Faşizmin iktidarda olduğu bir ülkede, düzen sınırları içinde demokrasi arayarak ve  halk güçlerinin  enerjisini düzen içinde  harcayacak olan bir halk hareketinin değil.  Demokratik alanda verilecek olan mücadele, sınıfsal bir perspektifle ve devrim mücadelesine doğru gelişen bir anlayışla ele alındığı zaman bir anlam ifade eder. 

Biz devrimci güçlerin birliğinden yanayız. Ama bu birliğin aynı zamanda sol içindeki reformist, liberal anlayışlarla mücadele ve ayrışmayı da içerdiğini unutmadan.


"sosyalist hareketin geniş emekçi yığınlarla bütünleşmesi süreci" olduğu ileri sürülmekte, buna dayanarak "ayrılıkların ikinci plana atılması gerektiği" görüşü savunulmaktadır. Doğru bir siyasi çizgi olmaksızın ne kitlelerle bütünleşmek söz konusu olabilir, ne de böyle bir bütünleşme bir işe yarayabilir. Evet, bugün sol düşünceler hızla emekçi kitlelere doğru yayılıyor. O halde bir kere daha bu düşünceyi burjuva etkilerden uzaklaştırmak ve temizlemek gerekiyor. Birleşmeye ve ayrılıkların giderilmesine karşı değiliz. Ama bunun yolu sol hareket içindeki burjuva ideolojisinin kalıntıları olan eğilimleri ve sapmaları tasfiye ederek ayrılıkların ortadan kaldırılmasıdır. Yoksa "sapma"larla birleşmek "yol" değildir. Böyle bir yolla işçi sınıfı hareketinin devrimci birliği değil burjuva bir işçi hareketi birliği sağlanabilir ki, böyle bir birlik devrimden ve emekçi halktan başka her şeye hizmet eder. "İşçi hareketi eğer burjuva işçi hareketi olarak kalmak istemiyorsa, burjuvazinin etkilerinden kendini kurtarmalıdır" (Lenin).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder