30 Mart 2014 Pazar

SEÇİMLER ÜZERİNE YAZILAMAMIŞ BİR YAZI












Ülkenin politik yaşamında "tarihsel bir dönüm noktası" olarak olarak gösterilen yerel seçimlere gün itibarıyla girmiş bulunuyoruz. Şu anda saat 01:25. İlk oy pusulalarının sandıklara düşmesine sağcısından solcusuna bir çok kesimin gerilmiş sinirleriyle "büyük hesaplaşmanın" sonuçlarını izlemeye başlamasına sayılı saatler kaldı.

Blogumuzda  Zozan Karanın "Seçim Diye Çırpınıyorlar" yazısından sonra bir yazıda ben yazmayı ve bunu son günü yayınlamayı düşünüyordum. Bu düşüncem değişmemesine rağmen kafamda kurguladığım yazı değişti. Biraz önce yazmayı düşündüğüm her şeyden vazgeçip bu satırları düşmeye başladım.

Hayatında hiç oy kullanmamış, yeni sömürge ve  devlet biçimi faşizm olan, bir ülkede yaşadığına inanan, dolayısıyla "faşizme geçit vermemeyi" değil, faşizmi yıkmak gerektiğine ve bunun da bir devrim sorunu olduğunu inanan birinin seçimlerle ilgili yazacakları az çok tahmin edilebilir...


Bütünlüklü bir stratejisi olmayanların "seçim taktiklerine", demokrasi olmayan bir ülkede "demokratik kazanımları korumaya" çalışanlara, "sokaklarda yendikleri AKP'yi seçimlerde de geriletmeyi" çok önemli bulanlara vb. şöyle bir dokunup geçeceğim bir yazıyı bir kaç gündür kafamda kurgulayıp duruyordum...

Kafamda kurguladığım yazının içeriği gereği haziran direnişine kronolojik olarak şöyle bir göz atmam gerekti. Bu "göz atış" tam iki saat sürdü.
Ve Haziran direnişi boyunca;
Üstümüze bilmem ne kadar gaz sıkılmış, yüzlerce yaralı, göz altı, tutuklama, ve 7 şehit.

Tomalar,biber gazları, barikatlar, eli sopalılar, palalılar, plastik mermiler, kimyasal sular vb...

Gönüllü sağlıkçılar, birlikte geliştirilen savunma ve dayanışma taktikleri, elinde sapanıyla yaşlı bir teyze, dayanışma ağları, emekçi mahallerinde öz savunma çalışmaları, takas pazarları, kitap okumalar, sinema gösterimleri, talcid, limon dayanışmaları....

Panzerlerin üzerine yürüyen kepçeler, boğaz köprüsünden, bir kıtadan diğerine geçmeye çalışan on binler,  neredeyse ülkenin tamamına yayılmış bir ayaklanma...

Emekçi mahalleleri, okmeydanı, gülsuyu, gazi.. Ankara'nın hiç hız kesmeyen direnişi, Hatay'ın birbiri ardına düşen şehitleri ve sokak sokak süren inatçı mücadelesi...

Forumlar, mahalle meclisleri, kendi kendini yönetme deneyimleri, bencil bir dünyanın ortasında filizlenen komünalizm, dostlaşan, yoldaşlaşan bir halk, hızla kırılmaya başlayan yabancılaşma, en pervasız haliyle ortaya çıkan cesaret...

Ve Ethem sarı sülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım...

 Ve daha demincek  Berkin Elvan.

Ve şimdi seçim!

Ve şimdi "AKP'yi sandıkta geriletmek, "Cumhuriyetin kazanımlarını korumak"!

Bir halkın kan ve can pahasına yarattıklarını sistemin çatlaklarına dolgu malzemesi olarak seçim sandıklarına peşkeş çekmek!..

Daha önce yazmayı tasarladığım her şeyden vazgeçtim.
Değmez, sözün bittiği yerdeyiz!









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder