Mahir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mahir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2020 Cumartesi

Yol ve Yoldaş

 

Yıl 1984 Haziran. Tokat-Sivas sınırında bir grup devrimci oligarşinin kolluk güçlerince kuşatıldı. Kuşatma çatışmaya dönüştü ve ilk olarak Ahmet Pehlivan vuruldu. Diğer devrimciler kuşatmayı yararak çıktı. Ayhan Gökvelioğlu kuşatmayı yarıp çıkmış olmasına rağmen, vurulan Ahmet Pehlivan'ı kurtarmak için geri döndü ve o da vuruldu. Ahmet Pehlivan'la birlikte öldürüldü. Ayhan, Ahmet’in arkadaşıydı, dostuydu ama aralarında ilişki bunları da kapsayan aşan bir ilişkiydi ve adı yoldaşlıktır!

80’li yıllar aynı zamanda zindan, tutsaklık, işkence, baskı ve direniş demekti.  Toplu saldırılar ve toplu görülen işkence 12 Eylül zindanlarının günlük rutiniydi. Bu toplu saldırılar karşısında devrimci tutsakların kol kola girip bir çember oluşturarak yaptıkları direniş oligarşinin kolluk güçleri tarafından da alışılmış bir görüntü haline gelmişti. Bu çemberin tam ortasında; sorgudan yeni gelmiş, işkencede sakatlanmış, sağlık sorunları olan devrimciler olurdu. Bu önceden planlanmış, kararlaştırılmış bir durum değildi. Direnişler süreci içinde kendiliğinden oluşmuş bir durumdu.  Bunun adı yoldaşlık refleksidir!

22 Mayıs 2012 Salı

MARKSİZM VE TEORİ PRATİK İLİŞKİSİ (3)/ BORA KARA

“dogmacılık bu anlamda marksizmin reddettiği bir akımdır. Marksizmin teorisini dondurmaya yönelir. Marksizmin lafızlarına sıkı sıkıya sarılır, gelişen ve ortaya çıkan her yeni durumu incelemeye gerek görmeden büyük ustaların yazılarına atıflarla yetinir. O, marksizmi bir dogmalar yığını olarak görür. Dogmacının kafasında hareket mekanik bir anlam kazanır. Bu haliyle tarihi de tekrarlardan ibaret bir oluşum olarak, değerlendirir.” Marksizm ve teori pratik ilişkisi(2)

Dogmatik kafaya göre, Marks kapitalizmin tüm tahlillerini yapmış ve bitirmiştir. Kapitalizmde hala varlığını sürdürdüğüne göre artık çok fazla kafa yormaya, ayrıntılara boğulmaya gerek yoktur. Reçete ve formüller eldedir. Bunları pratiğe dökmekten başka yapacak bir şey yoktur. Ama “hayat hiç bir zaman şu ya da bu şemalandırmaya harfiyen uygun olamaz. Her soyutlama ve şemalandırma gerçeğin bir kısmını ihmal eder, bir kısmını ise ister istemez abartır. Fakat teorik tahlil, hayatın giriftliğini ve çok yanlılığını kolay anlaşılır hale getirerek eylem kılavuzluğu görevini yerine getirir." ( Mahir çayan)  hayatın söz konusu girifitliğini, çok yanlılığını göz önünde bulundurmayan bir teori ise hayata uygulama, yani pratiğe dökme aşamasında sorunlarla karşılaşır, bir türlü pratiğe geçirilemez. Geçirilse bile hızla hayat/pratik tarafından geçersizleştirilip geri kusulur. Bu pratik geçersizleştirmeden sonra gerekli dersler çıkarılamaz, teori yenilenip geliştirilemezse kısır bir döngü içinde dönülmeye başlanır. Ve sorun daha çok bir takım biçimsel, teknik ve öznel hatalarda aranmaya başlanır. Kısır döngü bir süre sonra, bıkkınlık, yorgunluk, biçime dair kısır tartışmalar üzerinde yükselen tıkanma hali, iç tartışmaların giderek nesnelliğini yitirerek öznelleşip kişiselleştiği bir seviyeye doğru düşer. Söz konusu zaaflara sahip yapıların son görünümleri, söyledikleri başka, yaptıkları başka olan yapılar haline dönüşmektir.