teorik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teorik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2012 Pazar

MARKSİST YÖNTEM ÜZERİNE -2- / Bora Kara




"Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde 
yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir."Marks böyle der meşhur 11.Tez’de. Marks, Dünyayı yorumlamaya karşı değildir, onun karşı olduğu, değiştirmeyi amaçlamayan bir yorumlamadır. Bu yüzden Marksın vurgusu ve düşüncesinin özünü değiştirmek oluşturur.
"Marksizm ve teorik ilişkisi 1"

Marksizmi kendinden önceki bütün düşünce biçimlerinden ayıran temel farklılığı budur.O var olan durumu yorumlamak ve anlamak\anlatmakla yetinmez. Değiştirmek,teorik bir sorun değil, pratik bir sorundur, bir eylemi,pratik bir davranışı gerektirir.Marksist yöntem öz olarak, pratikte başlayıp(verili somut) soyutlama yoluyla düşüncedeki somuta ulaşıp yeniden pratiğe dönen bir yönteme sahiptir.Yeniden pratiğe dönüş aynı zamanda soyutlamamızın doğruluğunun sınandığı alandır.Sadece nesnel gerçekliği anlamak ve açıklamakla yetinmez; anlaşılan nesnel gerçeği, var olan nesnel gerçeği değiştirmenin bir aracı olarak ele alır.Anlamak çabası baştan itibaren değiştirmek istemiyle koşullanmıştır.Dert entelektüel bir merak ya da akademik bir kaygıyla anlamak,bilmek,öğrenmek diğer bir deyimle "anlamak için anlamak" değildir. Bilgi\teori değiştirmek yani devrim için gereklidir. Çünkü bilinemeyen şey değiştirilemez.

17 Kasım 2012 Cumartesi

MÜCADELE TARİHİNDEN NOTLAR 1





"İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar.
"(Marks, Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i.)

Kendi tarihini yapan insanların bu "yapıcılıklarını" kendi keyiflerine göre yapamayacaklarını, bunun  verili koşulların sınırlarıyla belirlendiğini ortaya koyan Marks'ın, nesne- özne ilişkisini diyalektik bir biçimde ele aldığı yukarıdaki satırları, elbetteki nesnelliğe boyun eğmiş bir özneyi işaret etmez. Tam tersine, tarihi yapacak olanın yapabilmesi için var olan nesnel koşulları tahlil etmesinin,onun yasalarını bulmasının ve bu yasalarının zorunluluğunun bilincine vararak kendi kaderini ele alması arasındaki ilişkiye vurgu yapar. Özgürlük zorunluluğun bilincinde olmaktır. Bu bilince ulaşan insan kendi tutsaklığına son verip özgürlüğünü elde edebilir. Ancak bu şekilde zorunluluğun tutsağı olmaktan kurtulup kendi "kaderini" eline alabilir.
Devrimci mücadele tarihi, nesne ve özne ilişkisinin bu diyalektik birliğinden oluşur. Literatürdeki devrimin nesnel ve öznel (objektif ve subjektif) koşulları kavramları bu temel ilke üzerinde yükselir.
Devrimin nesnel koşullarının belirleyici önemi kadar, öznel koşullar da, daha önemsiz olmayan bir özelliğe sahiptir. Öyle ki, mücadelenin belli aşamalarında devrimci öznenin konumu ve onun kolektif bilincinin, "kurmayının" politik öncüsünün yeterliliği ve yetersizliği, nesnel koşulların yetersizliğini ve yeterliliğini  tersine çevirebilir. Koşulların bütün elverişliliğine rağmen öznel koşullardaki yetersizlik sürecin ileriye doğru sıçramasını engeller. Tam tersine devrimci özne örgütlüyse ve bu örgütlülüğü öncü partinin olması gereken yetenekleri ile donanmışsa koşulların zorluğu, elverişsizliği, gibi "gerekçelerle" kendini sınırlamaz. Devrimci irade, devrimci yaratıcılık ve kararlılık, koşulların çemberini aşmayı bilir.
Özellikle devrimci güçlerin büyük darbeler yediği, yenilgiler sonrasında veya sınıf mücadelesinin olabildiğince keskinleştiği, dolayısıyla karşı devrimin tüm gücüyle azgın bir şekilde saldırdığı dönemlerde, devrimci örgütün konumu belirleyici bir öneme sahip olur.